Belgelerde dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Bir, Harekat Başkanı Doğan, Harekat Başkan Vekili Alan ve İstihbarat Başkanı Saner’in imzaları yer alıyor.
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 103 sanığın yargılandığı 28 Şubat Davası’nın geçen duruşmasında, darbe döneminde Genelkurmay Başkanlığı’nın İçişleri Bakanlığı’na talimat verip vermediğinin sorulmasına karar verilmişti. İçişleri Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü de bunun üzerine arşivde bulunan ve konuyla ilgili olabileceği değerlendirilen 9 belgeyi mahkemeye gönderdi. Belgelerde, irtica faaliyet yürüttüğü iddiasıyla öğretmen, hemşire, belediye başkanı ve kaymakamların da bulunduğu birçok kişi hakkında işlem yapılması talimatı yer alıyor.
‘GENELKURMAY BAŞKANI NAMIYLA’
Dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir, Harekat Başkanı Çetin Doğan, Harekat Başkan Vekili Engin Alan ve İstihbarat Başkanı Çetin Saner imzalı, “Genelkurmay Başkanı namına” yazılmış ‘kişiye özel’ ve ‘gizli’ ibareli belgelerde öğretmeninden hemşiresine, kaymakamından belediye başkanına birçok isim irticai faaliyet yürüttüğü iddiasıyla fişlendi. İçişleri Bakanlığı’na ‘gereğinin yapılması’ için gönderilen belgelerde, Genelkurmay Başkanı namına” ibaresi dikkat çekiyor.
‘GİZLİ BİR DİRENİŞ VAR’
Dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir imzalı, 9 Mayıs 1997 tarihli belgede, “İstanbul Sultanbeyli’de 23 Nisan Çocuk Bayramı töreni öncesinde, İlçe Kaymakamlığı ve Belediye Başkanlığı’nın İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne tören yerinin ve Atatürk Anıtı çevresinin hazırlanması ve tanziminde yardımcı olmadığı, hatta her iki kurumun yardım etmemek için gizli bir direniş içinde olduğu üzülerek müşahede edilmiştir” deniliyor.
LİSE NAKLİ BİLE FİŞLENDİ
İlçe Kaymakamı Ali Arabacı Kahramanmaraş İHL 2’nci sınıfından sonra klasik liseye nakil yaptırarak buradan mezun olduğuna dikkat çekilen belgede, söz konusu ismin Trabzon’da bir ilçede kaymakam olarak görev yaptığı sırada Rize Milletvekili Şevki Yılmaz ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın girişimleriyle Sultanbeyli Kaymakamlığı’na getirildiği iddia ediliyor. Belgede, “Kaymakam hakkında gerekli işlemin yapılmasını ve neticeden Genelkurmay Başkanlığı’na bilgi verilmesini arz ve rica ederim” ifadelerine yer veriliyor.
EZAN YARIŞMASINDAN RAHATSIZ OLMUŞ!
Genelkurmay Harekat Başkanı Çetin Doğan imzalı 07 Mayıs 1997 tarihli belgede Kayseri Valiliği’nin ‘Kur’an’ı Kerim ve Ezan Okuma Yarışması’ düzenlemesi şikayet ediliyor. Kocaeli’de ise ‘irticai kesim’ tarafından propaganda amaçlı, spor, atış eğitimi faaliyetleri ile okul ve Kur’an kurslarında beyin yıkama çalışmaları ve şeriat yanlısı medya faaliyetleri icra edildiği ileri sürülüyor. Afyon-Çay ilçesinde de Hüseyin Eren adlı şahsın Karaçayır mevkiinde konutunda ‘Şıh’ unvanı ile zikir ayinleri yaparak irticai faaliyetler icra ettiği ve bundan maddi çıkar sağladığı, Çay Belediye Başkanı Sebahattin Dündar’ın adı geçen şahsın evire giden yolu ücretsiz yaptırdığı bakanlığa şikayet ediliyor.
‘TÜRBANLI YEMİN’ İSPİYONU
30 Mayıs 1997 tarihli Çevik Bir imzasıyla İçişleri’ne “irticai faaliyetler” konusuyla gönderilen yazıda, Giresun-Güce İlçe Kaymakamı’nın irticai düşünceye sahip olduğu iddia edilerek, öğretmen eşinin okula başörtülü gitmesi şikayet edildi. Belgede, Kırıkkale-Keskin İlçesi Kaymakamı Kadri Canan’ın 24 Kasım 1996 Öğretmenler Günü törenlerinde 15 öğretmenin ‘türbanlı’ yemin etmesine göz yumması, 1989’da TSK ile ilişiği kesilen Astsubay Ahmet Güldüren’in Refah Partisi taraftarları ile görüşmesi ile İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde 11 öğretmenin başörtüsüyle derslere girmesi, Keskin Devlet Hastanesi’nde ve Sağlık Ocağında 14 ebe ve hemşirenin başörtüsü ile çalışması irticai faaliyet olarak yer aldı.
YANLIŞ ANONSA BİLE GİZLİ YAZI
14 Nisan 1997’de dönemin İstihbarat Başkanı Çetin Saner imzasıyla bakanlığa gönderilen belgede, Bingöl genelinde sözde ‘irticai faaliyetler’e hoşgörü ile davranan kamu görevlilerinin kadrolaşma gayreti içinde olduğu ve il genelinde irticai faaliyetlerde önemli bir artışın meydana geldiği öğrenildiği” kaydediliyor. Bingöl Vali Yardımcısı, Genç Kaymakamı, Solhan Kaymakamı ve Refah Partisi İl Başkanı ile ilgili gereğinin yapılması talep ediliyor. 27 Mayıs 1997 tarihli Çevik Bir imzalı bir başka belgede ise 19 Mayıs kutlamalarında garnizon komutanı yerine belediye başkanının adının yanlışlıkla anons edilmesiyle ilgili şikayete yer veriliyor.
KIZLAR EL SIKMADI ŞİKAYETİ
27 Haziran 1997 tarihli belgenin konu kısmında “irticai faaliyetler” ifadesi yer alıyor. Belgeye göde, Ankara Şereflikoçhisar Ticaret Meslek Lisesi Müdiresi Dilek Görgülü’nün başörtülü olarak görev yapması irtica faaliyet olarak gösterildi. Yine aynı şekilde Şereflikoçhisar Sabiha Uzun Sağlık Meslek Lisesi’nde yapılan 1996-1997 eğitim ve öğretim mezuniyet töreninde, birinci ve üçüncü olan kız öğrencilerin kendilerine diploma veren şahısların elini sıkmaması da irticai faaliyet olarak kabul edildi. Belgede söz konusu iki olaya kayıtsız kaldığı ifade edilen İlçe Kaymakamı ve Milli Eğitim Müdürü ile ilgili gerekenin yapılması talep ediliyor.
ÇETİN DOĞAN’DAN ‘DERİLERİ MÜFTÜLÜK ALMIŞ’ YAZISI
Çetin Doğan imzalı 9 Mayıs 1997 tarihli belgede kurban derilerinin müftülüğe bağışlanmasıyla ilgili ifadeler yer alıyor. Buna göre, Kurban Bayramı’nda 1000 civarında kurban derisinin THK yerine Menemen Müftülüğü’ne bağışlandığı ve müftülük bildirisinin dağıtılmasının Menemen Kaymakamı’nın bilgisi ve onayı ile olduğunun tespit edildiğine yer verilen belgede, “Konunun tahkiki ve gerekli tedbirlerin alınması makamlarının tensiplerine maruzdur” denildi. Belgelerin arasında ayrıca eski MHP Milletvekili ve dönemin Harekat Başkan Vekili Engin Alan’ın da imzası bulunuyor.
DOĞAN İHALELERİ MEDYA BASKISIYLA ALDI
28 Şubat sürecinin sivil ayağına yönelik soruşturmada işadamı Hayyam Garipoğlu’nun ifadesi alındı. İfadesinde 1998 yılında ihaleyi kazanmasına rağmen POAŞ’ın kendisine verilmediğini aktaran Garipoğlu, “Aydın Doğan medyayı kullanıp Petrol Ofisi’ni aldı ve 3 misli fiyata sattı” dedi.
28 Şubat postmodern darbesinin asker ayağıyla ilgili yargılama devam ederken, sivil ayağıyla ilgili yürütülen soruşturmada da önemli bir gelişme yaşandı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçları Soruşturma Bürosu soruşturma kapsamında iş adamı Hayyam Garipoğlu’nun ifadesini aldı. Garipoğlu, 1998 yılında POAŞ ihalesine girdiğini ve 1 milyar 160 milyon dolar teklif vererek ihaleyi kazandığını ifade ederek, “Fakat o dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz ihaleyi başkalarına söz vermiş. Mesut Yılmaz’ın yeğeni Mehmet Kutman, ‘kim kazanırsa kazansın ihaleyi biz alacağız’ dedi. Benim kazanmama rağmen ihale bana verilmedi. İkinci olan Ayhan Şahin’e de verilmedi. Benden 50 milyon dolar eksik vermelerine rağmen Mehmet Kutman’ın da içinde bulunduğu gruba verildi. Fakat ihale bedelini benim verdiğim miktara çıkarttılar” dedi.
YARGIYA BAŞVURUNCA YILMAZ DÜŞMAN OLDU
Bunun üzerine idari yargıya başvurduğunu anlatan Garipoğlu, şöyle konuştu: “Mesut Yılmaz bu sebepten dolayı bana düşman oldu. Olaydan 3-4 ay sonra ilgim olmadığı halde Nesim Malki cinayetinden Mesut Yılmaz’ın talimatıyla dolayı gözaltına alındım. Hakkımda dava açıldı ama cinayetle suçlanmadım. O dava da daha sonra Yargıtay savcısının beraat istemesinden dolayı zaman aşımına uğradı. Dolayısıyla benim cinayetle ilgim olmamasına rağmen ihalede bana haksızlık yaptılar. O günlerde haksız gözaltına alınmamla ilgili Doğan Grubu, ‘Sümerbank’ın sahibi Hayyam Garipoğlu Malki cinayetiyle ilgili gözaltına alındı’ şeklinde 3 gün boyunca 24 saat yayın yaptılar.”
GAZETE MANŞETLERİYLE BASKI ALTINA ALDI
İhaleden sonra samimiyetten dolayı Aydın Doğan’a petrol ofisinin ne kadar karlı bir şirket olduğunu anlattığına dikkat çeken Garipoğlu, bunun üzerine Doğan’ın petrol ofisiyle ilgilenmeye başladığını kaydetti. Garipoğlu, “Mehmet Kutman grubuna verilen POAŞ ihalesi bedelinin ödenememesi üzerine iptal edildi. Ayrıca Mesut Yılmaz’ın talimatıyla yasalara aykırı bir şekilde yaklaşık 40 milyon dolarlık teminat mektuplarını yakmayıp iade ettiler. Daha sonra hemen hemen aynı fiyatlara İş Bankası ile birlikte Aydın Doğan Petrol Ofisi ihalesini aldı. Daha sonra da İş Bankası yöneticileri gazete manşetleriyle baskı altına alındı ve Doğan, İş Bankası hisseleri çok uygun bir fiyata alarak OVMY’ye 3 misli fiyata sattı. Basın gücünü kullanarak kar etmiş oldu.” ifadelerini kullandı. Doğan’ın medyada tekel olmak için Dinç Bilgin, Erol Aksoy, Cem Uzan gibi banka sahibi olan kişilere yıllarca haksız saldırılarda bulunduğunu kaydetti.
SAVCI BÜTÜN BELGELERİ İSTEDİ
Garipoğlu’nun ifadesinin ardından harekete geçen Savcılık, Ankara Emniyete yazı yazarak POAŞ’ın Doğan ile İş Bankası’na ihale edildiği tarih ve bu tarihinden sonra Aydın Doğan’a ait gazete-TV’lerde İş Bankası yöneticileri aleyhine yayın yapılıp yapılmadığının tespit edilmesini istedi. Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na da (ÖİB) yazı yazan savcılık, en yüksek teklifin Garipoğlu tarafından sunulmasına rağmen ihalenin neden üçüncü sıradakilere verildiğini, bu işlemlere ilişkin talimatların kimden geldiğini sordu. Doğan Grubu ile İş Bankası’nın ortaklık oranının bilgisini isteyen savcılık, İş Bankası’na da bir yazı göndererek şirketin ortaklık yapısının bildirilmesini, POAŞ ihalesiyle ilgili Doğan’a kredi kullandırılıp kullandırılmadığını sordu. Yazıda ayrıca, İş Bankası’nın iştiraklerinden olan Dışbank’ın Doğan Holding’e ne kadara satıldığı da soruldu. Savcılık, TOBB’a gönderdiği yazıda ise, Mehmet Ali Yalçındağ, Aydın Doğan, Erol Aksoy, Dinç Bilgin, Fuat Miras, Rıdvan Budak, Bayram Ali Meral, Derviş Günday ve Refik Baydur’un 1996-1999 yılları arasında sahibi olduğu veya üyesi oldukları şirketlerin tespit edilerek bildirilmesini istedi.
ÇİLLER’İN DANIŞMANI KAFALARI KARIŞTIRDI
28 Şubat sürecinde, hükümeti devirmeye teşebbüs ettikleri gerekçesiyle 103 kişi hakkında açılan davanın 79. duruşması dün görüldü. Duruşmaya, Çetin Doğan ve Çevik Bir başta olmak üzere çok sayıda sanık, sanık avukatları, müşteki avukatları ve izleyiciler katıldı. Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, sağlık mazereti bildirerek katılmazken, basın danışmanı Mehmet Bican “tanık” sıfatı ile ifade verdi. Bican, “O dönemde Türkiye darbe bekleyen bir ülke konumuna geldi. Silahlı kuvvetler iddiaya göre darbeye hazırlanıyordu. Oysa Silahlı Kuvvetler’in darbeyle uzak yakın ilişiği olmadığını Çiller söylüyordu. ‘TSK, demokrasinin beşiğidir’, onun sözüdür. Çiller’in, TSK mensuplarıyla diyaloğu çok iyiydi” dedi. Bican daha sonra, “28 Şubat’ın darbeyle ilgisi yoktur. Tansu Çiller’in ortadan kaldırılması söz konusuydu” ifadesini kullandı. Oysa Çiller, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki ifadesinde, “28 Şubat bir darbedir. Geleneksel bir darbe gibi olmayabilir ama bu darbedir. Klasik anlamda bir darbe olmasa da özde bir darbedir” demişti.