AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Eğer bir siyasi parti, şiddet içeren sokak eylemlerini aleni destekliyorsa, oradan medet umuyorsa, hatta kendi vekilleri polise taş atıyor, hakaret ediyorsa, o siyasi parti, Meclis’in, milli iradenin, siyasetin saygınlığını önemsemiyor demektir” dedi.
Erdoğan, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın, TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmelerinde Hükümet adına eleştirilere yanıt verdi.
Başbakan Erdoğan, Genel Kurul’daki bütçe müzakerelerinin, her boyutuyla yapıcı olmasını, karşılıklı saygı, hoşgörü ve nezaket çerçevesinde ilerlemesini temenni etti.
Bugün açıklanan 2013 yılı üçüncü çeyrek büyüme rakamlarının da ülkeye ve millete hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, Türkiye ekonomisinin üçüncü çeyrekte, beklenilen üstünde yüzde 4,4 oranında büyüdüğüne işaret etti. İlk üç çeyrek büyüme ortalamasının yüzde 4 olduğunu anımsatan Erdoğan, “Geriye dönük dört çeyreğe bakıldığında Türkiye’nin milli geliri de 822 milyar dolara ulaştı. Dünyada durgunluk devam ederken, büyüme oranları son derece düşük seyrederken, Türkiye ekonomisinin bu kadar yüksek büyüme performansı göstermesi, hiç kuşkusuz milletimiz adına son derece sevindirici bir gelişme. Bu güzel neticenin elde edilmesine emeği olan herkesi, işçi, memur, çiftçi, tüccar, sanayici, ihracatçı her bir vatandaşımızı tebrik ediyor, teşekkür ediyorum” diye konuştu.
AK Parti Hükümetleri olarak bugüne kadar 11 bütçe hazırladıklarını ve başarıyla uyguladıklarını ifade eden Erdoğan, tek parti dönemlerinin ardından, demokrasi tarihinde ilk kez bir siyasi parti, AK Parti’nin, kesintisiz olarak 11 yıl hükümet görevini üstlendiğini, art arda 12 bütçe hazırladığını anlattı. Erdoğan, millet tarafından böyle rekor bir süre hizmet etme görevinin AK Parti hükümetlerine verilmesinin, büyük bir onur ve bahtiyarlık olduğunu dile getirdi. Erdoğan, ancak bunun çok büyük bir sorumluluk anlamına geldiğini de bildiklerini, 11 yıl boyunca bu sorumluluğun gereğini yerine getirmenin gayreti içinde olduklarını belirtti.
“TÜRKİYE SAĞLAM ZEMİNDE OLDUĞU SÜRECE…”
Erdoğan, milletin güvenini, teveccühünü boşa çıkarmadıklarını vurgulayarak, 11 yıllık süre içinde 3 genel seçim, 2 mahalli seçim ve 2 halkoylaması yapıldığını anımsattı. Erdoğan, bu 7 seçimde de milletin huzuruna çıktıklarını, hesabını verdiklerini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Allah’a hamdolsun milletimizden her seferinde tam not aldık. Türkiye, çok uzun bir aranın ardından, AK Parti hükümetleriyle istikrar ve güven ortamına kavuştu. 11 yıl boyunca, tesis edilen bu istikrar ve güven ortamını muhafaza ederken, bu fırsatı azami derecede değerlendirmenin, Türkiye’yi tarihi başarılarla buluşturmanın mücadelesi içinde olduk. Türkiye, 11 yıllık AK Parti Hükümetleri döneminde, sadece 2002 yılına göre değil, sadece 2001 ekonomik krizine göre değil, önceki tüm hükümetlere nazaran çok başarılı bir performans sergilemiş, yapılanlara kat kat fazlasını eklemiş, Türkiye’yi ilklerle, rekorlarla tanıştırmıştır.
Geride bıraktığımız 11 yılın, hem bize, yani Türkiye’ye, hem dünyaya verdiği çok anlamlı, çok değerli bir mesaj var. Zemin sağlamsa, huzur varsa, istikrar varsa, güven ve güvenlik varsa, o zemin üzerinde, ekonominin de istikrarla büyüdüğünü, refahın arttığını millet olarak hep birlikte müşahede ve tecrübe ettik. Aslında biz, bunu, geçmişte 2 kez daha yaşadık. Merhum Menderes’in Başbakanlığı döneminde, 10 yıllık güven ve istikrar zemininde, Türkiye ekonomisi de istikrarla büyümüş, refah artmış, ülke güç kazanmıştı. Ardından, 1983 -1989 arasında, merhum Özal döneminde, sağlanan güven ve istikrar zemininde yine Türkiye büyük atılımlar gerçekleştirmişti. Tek parti dönemlerinde, koalisyon dönemlerinde, darbe süreçlerinde, siyasi istikrarsızlık dönemlerinde, Türkiye ekonomisi kan kaybetmiş, güç kaybetmiş, Türkiye çok ağır bedeller ödemişti. Geçmişte yaşanan, bugün de AK Parti hükümetleri döneminde 11 yıldır süren tecrübe gösteriyor ki Türkiye, sağlam bir zemine sahip olduğu müddetçe, büyümeye, kalkınmaya, ilerlemeye devam edecektir. Demokrasi kurallarıyla işledikçe, milli irade tüm süreçlere egemen oldukça, Türkiye önüne koyduğu her hedefe kolaylıkla ulaşacak, hedeflerini aşacak ve aynı şekilde büyümeyi sürdürecektir.”
“ÇOĞUNLUK DA AZINLIK DA MİLLİ İDARENİN ESERİ”
Başbakan Erdoğan, bu salon içinde, her birinin, milleti, milli iradeyi temsil etmek amacıyla bulunduklarını kaydetti. Erdoğan, buradaki varlık nedenlerinin, milli iradenin tecellisi olduğunu dile getirerek, bu salon içinde, çoğunluğun da azınlığın da milli iradenin eseri olduğunu söyledi. Erdoğan, iktidar partisine mensup milletvekillerinin de muhalefet milletvekillerinin de milli iradenin gereği olarak burada olduğunu kaydetti.
“Milli iradeyi korumak ve güçlendirmek, altını çizerek ifade ediyorum, sadece iktidar partisi vekillerinin değil, bu salondaki her vekilin birinci vazifesidir” diyen Erdoğan,Türkiye’nin her meselesinin müzakere edilmesi, istişare edilmesi, çözülmesi gereken zeminin burası olduğunu vurguladı.
“TÜRKİYE’NİN İSTİKAMETİNİ MİLLET VERİR”
Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin her sorununda hem muhatap hem de çözüm aracının, bu salondaki milletvekilleri ve onların arasından oluşan Hükümet olduğuna işaret etti. Erdoğan, “Bu salonun dışında, bu salondaki vekillerin dışında hiç kimse, hiçbir kurum, Allah’tan başka hiçbir güç, bu ülkeye ve bu millete istikamet veremez. Hiçbir vekil, hiçbir siyasi parti, milli iradeyi hedef alan; milli iradeyi, Meclis iradesini zayıflatmaya çalışan saldırılar karşısında kayıtsız kalamaz” dedi. Erdoğan, geçmişte, bu salonun içinde kimi vekiller, kimi siyasi partiler, milli iradeye ve Meclis’e yönelik saldırılara karşı dik durmadığını, hatta zemin hazırladığını, bu saldırıları alkışladığını, onayladığını söyledi. Erdoğan, milli irade ve Meclis iradesini yok sayan bir milletvekili ya da siyasi partinin, en başta kendisini inkar etmiş anlamına geldiğini belirtti.
“TEHDİT SADECE SİLAHLI GÜÇTEN GELMEZ”
Milli iradeye yönelik tehdidin, sadece düşmanlardan, silahlı güçlerden gelmeyeceğine işaret eden Erdoğan, terörün, şiddet içeren eylemlerin milli iradeye yönelik tehdit olduğunu vurguladı. Erdoğan, şöyle devam etti:
“Sermaye, eğer kendisini Meclis iradesinin üzerinde vehmediyorsa, bu da milli iradeye tehdittir. Medya, kendisini Meclis iradesinin üzerinde görüyorsa, bu da milli iradeye tehdittir. Birtakım çeteler, birtakım karanlık örgütler, mafya yapılanmaları, milli iradeye doğrudan doğruya tehdittir. İşte bütün bu tehditlere karşı durması gereken, sadece iktidar partisinin vekilleri değil, tüm vekiller, tüm siyasi partilerdir. Millet iradesine, milletin tercihlerine yönelik her saldırı, sadece iktidar partisini değil, Meclis’in tamamını hedef alır.
Eğer bir siyasi parti, teröre karşı net tavır sergilemiyor, terörle arasına mesafe koymuyor, terörü açık şekilde kınayamıyorsa, milli iradeyi, siyaseti, en önemlisi kendisini inkar ediyor demektir. Eğer bir siyasi parti, şiddet içeren sokak eylemlerini aleni destekliyorsa, oradan medet umuyorsa, hatta kendi vekilleri polise taş atıyor, hakaret ediyorsa, o siyasi parti, Meclis’in, milli iradenin, siyasetin saygınlığını önemsemiyor demektir. Eğer kimi sermaye çevreleri, kimi medya kuruluşları, çirkin ittifaklar eşliğinde, Meclis’i ve milli iradeyi hedef alıyor, muhalefet ve iktidar bu saldırılara karşı ortak tepki koymuyorsa, milli irade yara alıyor demektir. Vekillerin ve siyasi partilerin güçlerini aldıkları yer, sadece ve sadece millettir. Vekillerin ve siyasi partilerin, hesap verecekleri yegane makam, milletin kendisidir. Milletten değil de terörden, şiddet içeren sokak eylemlerinden, sermaye ve medyadan güç devşirmeye çalışanlar, meşruiyetlerini kaybeder, millet ve tarih nezdinde mahcubiyet yaşarlar. Yakın tarihimiz bunun çok sayıda örneğine şahitlik etti.”
Bugüne kadar 11 bütçe hazırladık başarıyla uyguladık. 12’ncisinin görüşmelerini yapıyoruz. Demokrasi tarihimizde ilk kez bir siyasi parti kesintisiz olarak artarda 12 bütçe hazırladı. Bu büyük bir onurdur.
On bir yıl boyunca bu sorumluluğun gereğini yerine getirmenin gayreti içinde olduk. 11 yıllık süre içinde 3 genel seçim, 2 mahalli seçim, 2 halk oylaması yapıldı. Bu seçimlerde milletimizin huzuruna çıktık ve tam not aldık. Türkiye çok uzun bir aranın ardından Ak Parti hükümetleriyle güven ortamına kavuştu.
Geride bıraktığımız 11 yılın hem bize, hem dünyaya verdiği çok anlamlı çok değerli bir mesaj var. zemin sağlamsa, istikrar varsa, o zemin üzerine ekonominin de istikrarla büyüdüğünü millet olarak hep birlikte tecrübe ettik. Biz bunu geçmişte iki kez daha yaşadık. Menderes’in iktidarında Türkiye ekonomisi büyümüş ülke güç kazanmıştı. 1983-89 arasında merhum Özal döneminde türkiye büyük atılımlar gerçekleştirmişti. Siyasi iktidarsızlık dönemlerinde Türkiye ekonomisi kan kaybetmişti.
Geçmişte yaşanan bugün de AK Parti hükümetleri döneminde süren tecrübe gösteriyor ki türkiye sağlam bir zemine sahip olduğu sürece büyümeye devam edecektir.
Demokrasi kurallarıyla işledikçe, milli irade tüm süreçlere egemen oldukça Türkiye hedeflerini aşacak ve aynı şekilde büyümeyi sürdürecektir.
Burada bu salon içinde her birimiz milleti temsil etme gayesi içinde bulunuyoruz. Bu salon içinde çoğunluk da azınlık da milli iradenin eseridir. İktidar partisine mensup vekiller de muhalefetin vekilleri de milli iradenin gereği olarak buradadır.
“ELİNE SİLAH ALANLAR DEMOKRASİYE ZARAR VERİRLER”
Sandık hiçbir hatayı hesapsız bırakmadı. Elbette sivil toplum medya sokağın sesi demokrasilerde önemlidir. Eline silah alan, elindeki gücü silah gibi kullananlar demokrasiye zarar verirler.
Madem ki bu ülke milli iradenin hakimiyeti üzerine inşa edilmiştir, milli irade dışında fani hiçbir güç tanınamaz. Her meselede karar verici millet oldu. Milletimize güvendik. Her meselede en iyi karar vereceğine itimat ettik. Türkiye tıpkı 23 Nisan 1920’de olduğu gibi askeri ve sivil tüm mercilerin üzerinde olan TBMM’nin iradesiyle yoluna devam edecektir. Demokrasimiz ancak bu şekilde ileri standartlara ulaşabilir. Ekonomi ancak bu şekilde büyüyebilir. Sosyal barış kardeşlik bu şekilde tesis edilebilir. Siyaset için milletin desteği yeterlidir. Başka hiçbir desteğe ihtiyacı yoktur. Artık Meclis dışındaki herkes, her kesim bunu anlamalı ve kabullenmelidir.
Türkiye’ye terör, şiddet eylemler, medya, çeteler, sermaye grupları değil yalnızca millet istikamet çizer.
‘Eline Silah Alanlar Demokrasiye…’ (Video)
Terörün siyasete nasıl etki etmeye çalıştığını gördük. Sadece terörden değil, bundan yarar sağlamaya çalışan siyasetçilerden de kaynaklanmıştır. Terör saldırıları karşısında hükümetler zora düştüğünde bu ülkede muhalefetin ovuşturduğu görülmüştür.
Meselenin çözümü için ortak bir irade oluşturulmamıştır. Geçmişte hükümetler cesaretle meselenin üzerine gidememiştir. Biz 11 yıl boyunca bu riskten hiçbir zaman kaçınmadık.
Cesur ve kararlı bir duruş sergiledik. Meseleyi güvenlik boyutuyla değil ekonomik sosyal noktada ele aldık. Bunun belli çevrelerde çok ciddi rahatsızlık oluşturduğunu görüyoruz.
Terörün yeniden can alması için ciddi gayretleri görüyoruz. Huzur sürecini sabote etmek için tahriklerin devreye sokulduğunu görüyoruz.
Terör 30 yıldır hemen her seçim öncesinde ihale almıştır. 30 Mart seçimleri öncesinde tahriklerinde böyle bir gayeye matuf olduğunu çok iyi anlıyoruz.
“SAHNELENMEK İSTENEN TAHRİKLER MİLLİ İRADEYE YÖNELİKTİR”
Buradan açık açık ilan ediyorum. Sahnelenmek istenen tahrikler milli iradeye yöneliktir, barışa yöneliktir, seçim sürecini etkilemeye yöneliktir. TBMM ve millet bu saldırılar karşısında tek yürek olduğu takdirde bu tahrikler asla başarıya ulaşamayacaktır. Aziz milletimizi dikkatli olmaya davet ediyorum. doğu ve güneydoğuda yaşayan vatandaşlarımızın bu kışkırtmalara karşı uyanık olmalarını rica ediyorum.
‘Burada Sahnelenmek İstenen Tahrikler…’ (Video)
Son bir yıl içinde doğu ve güneydoğu illerimizde de çok farklı bir atmosfer oluştur. Ticaret turizm canlandı. İnsanlar köylerine dönmeye yıllardır gidemediği dağlara yaylalara gitmeye başladı. Askerimiz polisimiz vatandaşımızın sevincine, cenazelerde acısına eşlik etmeye başladı. Bölgeye yatırımcılar gelmeye, turistler gelmeye başladı.
“BİR YILDIR ANNELER BABALAR OĞULLARININ ŞEHADET HABERİNİ ALMADI”
Bugün bunların ötesinde bir yıldır anneler babalar oğullarının şehadet haberini almadı. Vatanından ayrı kalan, önce devlet, önce terör korkusuyla yanıp tutuşan sanatçılar ağlama diyerek insanların umutlanmasına vesile oldular.
Bu umudu kırmaya kara kışa rağmen, Türkiye’de yaşanan bahar havasını tehdit etmeye kimsenin hakkı yoktur. Bunun tehdit edilmesi karşısında susanlar sevinenler tarih ve millet karşısında hesap veremezler.
Açık açık bir kez daha söylüyorum. Yeter ki bir damla kan akmasın, annelerin gözyaşı akmasın, Türkiye kazansın, biz kaybetmeye razıyız.
Hiçbir taviz vermeyeceğiz. Şehitlerin ruhunu incetecek hiçbir girişimde bulunmayacağız.
“MİLLET BU 11 YILI UNUTMAYACAKTIR”
Eski Türkiye yasakların olduğu, yolsuzluğun, yoksulluğun çığ gibi büyüdüğü bir Türkiye’ydi. Umutlarını yitirmiş, gözlerinin adeta feri sönmüş bir Türkiye’ydi. Eski Türkiye kuruluştaki ruhtan, heyecan ve birliktelikten hızla uzaklaşan bir Türkiye’ydi. Dedelerimiz de babalarımız da bizler de gerçekten büyük acılar yaşadık. Ne bu güzel ülke, ne de bu aziz millet yaşananları hiç hak etmedi.
Ölümler gözyaşları diz boyu yoksulluk, umutsuzluk hiç de hak ettiğimiz, layık olduğumuz hayat tarzı değildi. Yine de milletçe hayata tutunduk.
Şu son 11 yıl çok önemli bir dönüm noktasıdır. İnanıyorum ki millet bu 11 yılı hiç unutmayacaktır. Geride bıraktığımız aslında sadece bir başlangıçtır.
3,5 yıl iktidarda kalıp, 5 yılı tamamlayamayan bir iktidar olarak ne söyleyeyim ben? Tamamlayamıyorsunuz bırakıp gidiyorsunuz. Durum ortada 11 yıl ardı arkasına milletin görevlendirdiği bir iktidar var. şu anda Meclis’te konuşuyoruz. Sizler de konuşsaydınız. Dinlemek bu parlamentonun çatısı altına yakışır. Lütfen bunu dinleyelim.
2023 hiç kuşkusuz bugünden farklı olacaktır. Kökleriyle barışmış yeni Türkiye 21. Yüzyılı inşa etmeye devam edecektir.
“TÜRKİYE NORMALLEŞİYOR”
Türkiye normalleşiyor, adalet güç kazanıyor. Türkiye’yi yasaklardan kurtardık, bugünlere taşıdık. Korkmadan geleceğe yürüyeceğiz. Türkiye çok büyük devlettir. Türkiye özgürlüklerden korkacak kadar küçük bir ülke değildir. Türkiye kendi öz vatandaşından korkacak küçük bir devlet değildir.
Kasım ayında tarihimizin en yüksek ihracatına ulaştık. Türkiye’nin yurtdışı yardımları 2,5 milyar doları aştı.
“KASIM AYINDA TARİHİMİZİN EN YÜKSEK İHRACATINA ULAŞTIK”
Türkiye’nin dış ticaret hacmi 4,5 kat artış kaydetti. Bugün burada bazı rakamlar telaffuz ediliyor. Biz 230 milyar dolardan devraldık, 2012’yi söylüyorum 782 milyar dolara ulaştık. Fark bu. Ben milli geliri konuşmuyorum, borca da geleceğim. 2002 yılında 87 milyar dolar olan dış ticaretimiz 389 milyar dolara ulaştı. Kasım ayında aylık bazda tarihimizin en büyük ihracat rakamına ulaştık. Avrupa’daki daralmaya rağmen Türkiye’nin ihracat rekorlarını tazelemeye devam ettiler.
Bizim dönemimizde 2003 yılında üstlenilen proje miktarı ise 220 milyar dolar oldu. sadece 2012 yılında üstlenilen miktar 27 milyar dolar. 30 yılda elde edilen miktar, 13 ayda bunu elde ediyoruz. 2002 yılına kadar Türkiye’nin toplam 15 milyar dolar uluslararası yatırım çekmişken, şimdi 150 milyar dolar yatırım çekti ve firma sayımız 35 bini aştı.
“TÜRKİYE’NİN YURTDIŞI YARDIMLARI 2,5 MİLYAR DOLARA ULAŞTI”
Türkiye’nin yurtdışı yardımları 2,5 milyar dolara ulaştı. Büyükelçiliklerimizin yanı sıra, TİKA temsiliklerimiz, AA, TRT, THY, gibi kurumlarımızla dünyanın her yerine ulaşmanın gayreti içinde olduk. Bütün bunların ötesinde tarihin ve ecdadımızın bize yüklediği bir miras ve misyon vardı. Dış politikada bunu taşımanın gururunun içinde olduk. Türk bayrağı, Kızılay bayrağı, TRT, AA logosu artık mazlum halklar nezdinde sıcak kardeşçe bir anlam taşıyor.
“HAKKI VE HAKLIYI SAVUNDUK”
Suriye konusunda aynı şekilde hakkı ve haklıyı savunduk. Filistin’de savunduk. Mısır’da askeri müdahaleyle devrilmesi karşısında susmadık. Darbeyi eleştirdik, dünyanın dikkatini buraya çektik. İmkanlarımız ölçüsünde yoksulların mağdurların yanında olduk, devam ediyoruz.
“SİZ O RAKAMLARA MUHTAÇTINIZ”
AB ile katılım müzakerelerinde 22’nci faslı müzakereye aştık. ABD’deki Kızılderililere su götürme imkanına sahip olduk. Sizin o rakamlara muhtaçtınız muhtaç. Çaldığınız kapılardan alamıyordunuz. Bizim dönemimizde dış politikaya, nefret küsme darılma değil stratejik akıl ön plandaydı.
Somali Cumhurbaşkanı şu ifadeyi kullanıyordu “Geçmişte Somali halkı hastalandığında Azrail’i bekliyordu, şimdi Türk doktorlarını bekliyor”
Bakınız şu anda biliyorsunuz göreve geldiğimizde Türkiye’nin IMF’ye olan borcu 23,5 milyar dolardı. Bu borcu 14 Mayıs itibariyle sıfırladık. Şimdi biz IMF’ye 5 milyar dolar borç verecek noktaya geldik.
Kıskanmayın. Çalışın sizin de olsun. dikkatinizi çekiyorum buna küresel finansın, nasıl finanse edildiğini göstermesi bakımından önemli.
Merkez Bankası rezervlerimize geliyorum. Göreve geldiğimizde 27,5 milyar dolar döviz rezervi vardı. Çalıştık, gayret ettik geldiğimiz nokta 134 milyar 617 milyon dolar. Nereden nereye. Ve bu arada 5 Kasım 2012’de 27 Mart 2013’de SP, Moody’s kredi notumuzu yükseltti.
Yola çıkarken bir şey söyledik. Yolsuzluk yasaklar ve yoksulluk bizim hassasiyetimiz. Uluslararası yolsuzluk algısı endeksinde, türkiye 65. Sıradaydı. Geçen yıl ülkemiz 174 ülke arasında 54. Sırada yer aldı. Bu yıl ise 177 ülke arasında 53. Sırada yer aldı.
Burada şunu da hatırlatmak zorundayım. Yolsuzluk kul hakkını yemekse, delili ispatı olmadan yolsuzluk iddiasında bulunmakta o kadar haksızlık ve hakka tecavüzdür.
“YOLSUZLUK KLASÖRLERİNİ RAFLARDAN ÇIKARANLARIN AÇIKLAMALARINI BEKLİYORUZ”
Geçen yıl bütçe görüşmelerinde burada Kayseri büyükşehir belediyemizin halka dağıttığı sucukları anlatmıştım. Bizi yolsuzlukla itham edenlerin kendi belediye başkanları hakkında bir çift söz söylemelerini bekliyoruz. Hatta yolsuzluk klasörlerini raflardan çıkaranların lütfen şimdi de açıklamalarını bekliyoruz. 3Y içinde yasaklarla ilgili düşüncelerimizi ifade ettim. 2006 yılından itibaren Türkiye’de bir doların harcaması bir doların altında nüfus kalmadı.
“ASKERİ ÜCRET YÜZDE 336 ORANINDA ARTTI”
Maaşlar, bir refah göstergesi olarak bazı artışlara dikkatinizi çekiyorum. Peki ücretler ne kadar artmış. Memurların maaşı diyor enflasyonun altında kaldı. Bu biraz da matematik meselesi. Asgari ücret yüzde 336 oranında arttı. Aile yardımı dahil en düşün memur maaşı yüzde 381 maaşı arttı. Emekli aylığı yüzde 377 arttı. SSK emekli aylığı yüzde 273 arttı. Bağkur aylığı yüzde 423, çiftçi emekli aylığı yüzde 782 arttı. 65 yaş aylığı yüzde 433. Engelli aylığı yüzde 488 artmış. Korucu aylığı ise 11 yıllık süreçte yüzde 274 arttı. Yani tüm ücretler toplam enflasyon üstünde arttı. Ücretler artarken bu ücretlerin alım güçleri de arttı.
Çay ve simit hesabını da hatırlatmak isterim. Asgari ücret 187 liraydı. Günde üç öğün çay ve simitle geçinse 270 lirayı buluyordu. Bugün 814 lira, üç öğün çay ve simit tüketse şimdi 450 lira.
Anladığınız dilden konuşuyorum. Türkiye’deki toplam otomobil sayısı 4 milyon 600 bin adetti, şu anda iki katı. Şu anda 9 milyon adet. 11 yılda 4 milyon 525 bin adet otomobil trafiğe çıktı.
“10 MİLYONDAN FAZLA VATANDAŞIMIZ İLK KEZ UÇAĞA BİNDİ”
THY çok ciddi büyüme kaydetti. 2002’de 103 ülkeye uçan THY şu anda 236 noktaya ulaşıyor. 10 yılda 10 milyondan fazla vatandaşımız ilk kez uçağa bindi. Bu tabi ki refah düzeyini gösteriyor. Daha önce uçağa binmenin hasreti içinde olanlar, otobüs mü uçak mı denince uçağı tercih ediyor.
“İŞSİZLİĞİ GERİLETTİK”
İstihdam konusunda artan nüfusa işgücüne rağmen önemli başarı elde ettik. 2002’den bu yana kadar 6 milyon kişiye iş sağladık. Avrupa’da ortalama 6 milyon kişi işsiz kalırken, biz yaklaşık 7 milyon kişi için iş oluşturduk. İşsizliği yüzde 9,2’ye kadar gerilettik. İşsizlik sigortası kapsamında 605 milyar lira ödeme yaptık.
“KAMU BORCU 100 MİLYAR AZALDI”
Türkiye’nin borç konusu yıllardır istismar ediliyor. Türkiye’de 2002 yılında sahip olduğu 100 liranın 74 lirası borçtu. Bu oran şu anda yüzde 36. Kamu net borcu 100 milyar lira azaldı. 2002 yılında kamunun 76 milyar dolar net döviz cinsi borcu vardı, şu anda 32,5 milyar dolar net döviz cinsi varlığı var. dağıttığımız kitapları okursan oradan bunu da öğrenirsin.
Biz görevi devraldığımızda Türkiye yüzde 63 faiz oranıyla borçlanıyordu. 2013 mayıs ayında faiz oranları, çok savunduğunuz gezi olaylarına kadar 4,67’ye kadar gerileyerek tarihin en düşük seviyesine döndü. Gezi olaylarında yüzde 9’a fırladı.
“GEÇMİŞ HÜKÜMETLERİN CESARET EDEMEDİĞİNİ BİZ YAPTIK”
100 milyar liralık özelleştirme yaptık. 80 milyarlık kısmını aktarımı yapıldı. Geçmiş hükümetlerin cesaret edemediğini biz yaptık. Türkiye’yi ağırlıklarından kurtardık. Siz özellikle kamu kuruluşlarını zarar ettiriyor, ülkeyi geri getiriyordunuz. Biz ise özelleştirmelerle ülkeyi ayağa kaldırdık.
Sadece faiz üzerinden hesap yapacağım. Bütçenin yüzde 45′,i faiz ödemelerine gidiyordu, 52 milyar lira. DSP MHP ANAP hükümeti 3 yılda 120 milyar lira faiz ödemesi yapıldı. Şu anda bütçenin yüzde 13’ü faiz ödemelerine gidiyor. Eğer faizler düşmeseydi, bizim sadece faizden kaybımız 642 milyar lira olacaktı
“KAMU BANKALARINI İÇLERİ BOŞALTILMIŞ OLARAK BULDUK”
Bu hükümet geçmişin hatalarını telafi etmiş, Türkiye’nin birikimine daha fazla birikim katmıştır. Arkadaşlar burada böyle sıralara vurmak bağırmak çağırmak, bunları gidin millete anlatın. Onlar en büyük hakemdir. Ne denli yalan konuştuğunuzu söyleyecek size.
Faizdeki 4,57’den 9’a çıkış maliyeti 18,5 milyar dolar oldu. bu hesap bile güven ortamının önemini ortaya koyuyor. Kamu bankalarını içleri boşaltılmış olarak bulduk. Çarçur edilmişti. Fona devredilen bankalar nedeniyle 111 milyar liralık zararı biz ödedik. Bizden önceki hükümet sosyal yardımlar için kullanılması gereken paraları bütçeye aktarıyordu.
OYA HANIM’DAN ÖZÜR DİLESİN
Ulaştırmaya gelince 2003’te toplam 6100 kilometre yolumuz varken, şu anda bizim 17 bin kilometre biz bunun üzerine bölünmüş yol inşa ettik. YHT, Ankara-Eskişehir Konya-Eskişehir, süratle İstanbul-Eskişehir etabını tamamlamak istiyorum. Yani demir ağlarla ördük, bunu biz yapıyoruz biz. Bu iş laflarla olmuyor.
Siz ne yaptınız ona bakın. Gazi Mustafa Kemal yaptı ondan sonra stop. Biz yapıyoruz. Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün temelini attık. Bunun yanında Marmaray’ın altındaki güneyinde bir çift katlı tüneli de yapıyoruz, otomobille geçecek. Üçüncü köprü ve tüp geçit 2015’te de bunlar bitecek.
Özellikle bir şeyi söylemem lazım. Marmaray’ı da ecdadımız hayalini kurdu, biz de gerçekleştirdik. 5 milyar 450 milyon liralık bir yatırım tutarıyla tamamlandı. Marmaray’dan geçen vatandaşımızın sayısı 7 milyon 200 bine ulaştı.
Ancak bir şeyi söylemeden geçemeyeceğim. Milletvekilimiz Oya Eronat kardeşime, hiç tahmin etmezdim, evlat acısı yaşamış olan milletvekili arkadaşımın, terör örgütü tarafından şehit edilmiş oğlu için, “acının keyfini sürüyorsunuz” gibi bir yaklaşımla ifade etmiş olmasını hiç yakıştıramadım, ne edebe ne adaba hiçbir şeye sığmadı. Oya hanımı hüngür hüngür ağlatmaya hakkı yoktu. Gelip onun da Oya hanımdan özür dilemesi gerekir. Milletin oyuyla buraya gelmiş bir insana, böyle bir yakıştırmayı yapmaya hakkı yoktur.