Türkiye’de Kobani bahane edilerek çıkarılan olayların ikinci gününde, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yasin Aktay, bir televizyon programında belki bilerek, belki de gayri-ihtiyari öyle bir söz söyledi ki, Vandalistlerin ve onları destekleyen lobinin mutlu olduğunu düşünmeye başladım. Aktay; “Çözüm süreci PKK ve destekçileri tarafından Türkiye’ye karşı şantaj malzemesi olarak kullanılıyor. Her fırsatta şunu yapmazsan, bunu yapmazsan çözüm süreci biter” diye kullanılıyor. Türk hükümeti çözüm sürecinin şantaj için kullanılmasına izin vermez, gerekirse bitecekse biter” dedi.
Aktay’ın niyeti aslında elbette kötü değil. Hükümet olarak Türkiye’yi iç savaşa sürüklemek isteyenlere fırsat vermeyeceklerini, Türkiye’nin iyi niyetini şantaj malzemesi yapmak isteyenlere karşı dik durulacağını vurgulamak istiyordu ama kurulan cümle çok riskliydi. Belki istenç dışı ağızdan çıkan bir cümleydi, belki de bilerek kararlılığı vurgulamak için söylenmişti. Aslında “Çözüm süreci”ni zaten kimse istese de bitiremezdi. Ama bu söz, sokakların yakılıp insanların öldürüldüğü şu günlerde, vandalistlerin de onu destekleyenlerin de amaçlarına ulaştığını düşünmelerini sağlar, her şeyden öte sürece inananların inancını kaybetmesine neden olabilir.
Çözüm süreci bitmez, bitirilemez… Çünkü barış ve kardeşliğe susamış olan bu milletin en büyük hayaliydi bu…
Çünkü bu ülkede Kürt çocukları kendi dillerini konuştukları için hor görüldüler…
Çünkü bu ülkede Kürt milletinin varlığını kabul etmek bile suç oldu… “Karda yürürken “Kart kurt” diye sesler çıkmış ve böylece dağda kırsal kesimlerde yaşayan insanlara Kürt adı verilmiş” gibi şehir efsaneleri uyduruldu, hem halkları, hem dilleri inkâr edildi…
Çünkü bu ülkede Kürtler, askeri vesayet ve baskı rejimi tarafından yıllarca baskı gördü, dışlandı…
Çünkü bu ülkede Türk-Kürt ayrımı yapılmadan insanlar, bir terör örgütü tarafından katledildi.
Yaklaşık iki yıl önce başlatılan ve ismini ilk duyduğumuzda kulağımıza çok yabancı gelen “Çözüm Süreci” aslında son yıllarda Türkiye’de yaygınlaşan bir inancın ve onun sonuçlarının göstergesiydi. Türkiye’de çözüm süreci aslında halk tarafından çoktan başlatılmış ve hükümet de adını koymuş, uygulanılabilir hale getirmişti.
Çünkü insanlar kendi dilini istediği gibi konuşabiliyor, Kürtçe, devletin televizyon kanallarında kullanılıyor, Güneydoğu’nun en ücra köşelerine bile okul, yol, hastane yapılıyor, hizmet gidiyordu… Hatta terörün kol gezdiği, yol kestiği dağlarda insanlar piknik yapıyor, belki de tuzak kurularak örgütün içine çekilmiş mensupları bile “pişmanlık” tan faydalanabiliyor olmuştu.
Çözüm sürecini “Miş”li geçmiş zamanda kullanmış olmam, bu sürecin bittiği ya da biteceği anlamına gelmiyor elbet ama sadece birkaç günlüğüne sekteye uğradı… Sadece birkaç günlüğüne bu olaylar sürecek, terör sokakları evleri, yakıp yıkacak, insanları öldürecek ve kısa sürede son bulacak.
Çünkü İnsanımız barışa o kadar alıştı ki; oynanan oyunların sadece halklara zarar verdiğinin o kadar iyi farkına vardı ki, bu oyun Türkiye’de uzun sürmez. Güçlü bir devlet ve sağduyulu bir halk var artık. İşte bu yüzden, bu kara oyunlar biter, kâbus dolu günler kısa sürede son bulur ama çözüm süreci bitmez, bitirilemez… Hiç kimsenin gücü, barışın meyvesini tatmış olan bu insanları birbirine düşüremez…
Pınar Kantarcıoğlu…