Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Ankara’da DEAŞ terör örgütü adına faaliyet yürüttükleri ve Suriye’deki çatışma bölgeleriyle irtibatlı oldukları gerekçesiyle biri örgütün sözde “Ankara emiri” olduğu savunulan 20 kişi hakkında iddianame düzenleyerek, mahkemeye gönderdi.
İddianamede, şüpheliler Abdulkerim A, Ahmet D, Ali D, Alper A, Burak G, Fuat Ç, Harun Y, Hurşit S, İbrahim İ, Mert D, Mustafa S, Mücahit G, Necip Ü, Ramazan E, Serdar A, Uğur Ç, Ümit Y, Yakup Ç, Yıldıray Ç, Zafer Ç’nin, “DEAŞ silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 7 yıl 6’şar aydan 15’er yıla kadar hapse çarptırılmaları istendi.
Şüphelilerden İncirli’nin, adresinde bulunan silah mermileri dolayısıyla “Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun” uyarınca ayrıca cezalandırılması talep edildi.
İddianamede, 15 Temmuz 2016’da gerçekleştirilen darbe girişimi ardından Türkiye-Suriye sınır hattında sıkıntılar yaşandığı, hem Suriye’den Türkiye’ye geçmek hem de Türkiye’den çatışma bölgelerine gitmek isteyenlerin sayısının arttığı belirtildi.
‘TÜRKİYE SINIRI GEÇTİ, CAN EVİNDEN VURUN’
FETÖ/PDY’nin darbe girişimi sonrasında DEAŞ mensuplarının, sosyal medyadan, “Türkiye sınırı geçti, siz de onları can evinden vurun, Müslümanları güçsüz sahipsiz bilmesinler.” twitleri attığı ifade edilen iddianamede, DEAŞ mensuplarının Türkiye’de eylem yapmak amacıyla sınıra yakın bölgede 10 canlı bomba yeleğiyle hazır bekledikleri ve çatışma bölgesine patlayıcı madde aktardıkları yönünde bilgilere ulaşıldığı anlatıldı.
Çubuk İlçe Emniyet Müdürlüğünü 14 Ocak 2016’da arayan, açık kimliğini bildirmeyen kişinin, ”Cumhuriyet Mahallesi’ndeki bir ara sokağa sakallı şahısların girip çıktığı, örgütçü olabilecekleri” ihbarında bulunduğu kaydedilen iddianamede, bunun üzerine yapılan çalışmalarda, ihbar konusu yerin mescit haline getirildiği, 40-50 kişilik grubun her cuma 11.40 ile 13.00 arasında burada toplandığı, cuma namazının ardından dağıldıklarının belirlendiği kaydedildi.
İddianamede, burada hafta sonları da sohbetler düzenlendiği, bu mescidin “emir”liğini şüphelilerden Ümit Y’nin üstlendiği, Ali D’nin Arapça dersi verdiği ve örgütün fikirleri doğrultusunda söylemlerde bulunulduğunun tespit edildiği vurgulandı.
Şüpheliler Yıldıray Ç. ile Ümit Y’nin Çubuk’taki işletmelerinin kapısına örgütün sancak olarak kullandığı simgeyi yapıştırdığı, şüpheli Ahmet D’nin, Murat G’nin liderliğini yaptığı grup içerisindeki özel ders grubundan olduğu, avukat Alper A’ya ise örgüt üyelerinin davalarıyla ilgilenmesi için görev verildiğinin değerlendirildiği bildirildi.
Şüphelilerden Hurşit S’nin DEAŞ yanlılarıyla irtibatı olduğuna ve çatışma bölgesine giden ve halen terör nitelikli “kayıp şahıs” olarak aranan Tolga A’nın ailesine maddi yardımda bulunduğuna yer verilen iddianamede, şüpheli İbrahim İ’nin de yasa dışı yollardan çatışma bölgelerine giderek DEAŞ’a katılmak isteyen kişilerle telefonla irtibata geçtiği, yine örgüte katılmak üzere evinden kaçan Onur A’ya para aktardığı belirtildi.
Şüphelilerin yakalanması için 26 Ağustos 2016’da eş zamanlı operasyonlar düzenlendiği, 20 şüphelinin yakalandığı aktarılan iddianamede, öncelikle Sincan Törekent 268. Sokak’ta, “mescit” adı altında örgüt faaliyetlerinin yürütüldüğü, buradaki aramalarda, DEAŞ örgütünün sözde bayrağının üzerlerinde yer aldığı 7 doküman ele geçirildiği anlatıldı.
İddianamede, şüphelilerin eylemleri ve soruşturma aşamasında alınan ifadeleri ile adreslerindeki aramalarda ele geçirilen dokümanlar özetlendi.
Buna göre, şüphelilerden Zafer Ç’nin adresinde silahlı DEAŞ mensuplarına ait fotoğraflar ve “militan yetiştirmek amacıyla sözde dini eğitim verdikleri çocuklar için hazırlanan başarı belgeleri” bulundu. Çafer Ç, “gayri ahlaki durum” nedeniyle çocuklarını devlet okullarına yollamayacağını beyan etti.
HALİS BAYUNCUK’UN KİTAPLARI BULUNDU
Şüpheli Ümit Y, de ifadesinde “askerlik yaptığını ancak yaptığı askerliğin Allah için değil, bayrak, toprak, ırkçılık ve Atatürkçülük için yapıldığını, bu nedenle tekrar askerlik yapması istense yapmayacağını, imkan verildiği takdirde Allah’ın kurallarının geçerli olduğu şeriatla yönetilen düzen kurmak istediğini” söyledi.
Ümit Y, iddianamede örgüt toplantılarının yapıldığı kaydedilen Çubuk’taki dükkanı da Arapça öğrenilmesi ve vakit namazlarının kılınması için kiraladığını savundu.
Şüpheli Ramazan E’nin evinde “terör örgütüne üye olmak ve terör örgütü propagandası yapmak” suçundan hakkında birçok kez işlem yapılan ve El Kaide ve DEAŞ’ın Türkiye’deki destekçi ve sempatizanlarının liderliğini yaptığı belirlenen Ebu Hanzala’ya (Halis Bayuncuk) ait 2 kitap bulundu.
Ramazan E. ifadesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik ve demokrasi ile yönetildiğini, bu nedenle kafir sayıldığını, İslam’a göre yönetilmeyen ülkede askerlik yapılmaması gerektiğini, ahlaksızlıkların olması sebebiyle çocuklarını devlet okullarına gönderemeyeceğini, mevcut anayasal düzen yerine şeriat devletinin gelmesini istediğini beyan ettiği anlatıldı.
Adresinde Ebu Hanzala’nın kitabı bulunan Necip Ü. de “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, askerlerin ve mahkemelerin kafir olduğunu düşündüğünü, imamların laik sisteme bağlı kalacakları ve hizmet edeceklerine dair yemin etmeleri sebebiyle vakit namazlarını camilerde kılmadığını ve onları kafir olarak gördüğünü” bildirdiği kaydedildi.
Adresinde bulunan ”Put ve Puta Tapmak” isimli kitapta Anıtkabir, türbeler, sanatçılar, futbolcular, para, vatan ve bayrağa tapıldığına dair anlatımlara yer verilen Mücahit Ü. ise Türkiye Cumhuriyeti’nin “kafir” olduğunu, İslami usule uygun okul bulamadığı takdirde çocuklarını okula göndermeyeceğini ve Ebu Hanzala’nın sohbetlerini internetten dinlediğini anlattı.
Şüpheli İbrahim İ. “çocuklarını devlet okullarına yollamayacağını ve hilafetin gelmesini istediğini”, Harun Y. ise Suriye’ye kaçan oğlunu getirmek için 2014’te bu ülkeye gittiğini, DEAŞ mensubu olduğunu tahmin ettiği kişilerce karşılandığını, kaçak yollarla Türkiye’ye geri döndüğünü ve “ahlaki sıkıntılar” nedeniyle çocuklarını devlet okuluna göndermediğini ifade etti.
ÖRGÜTÜN ANKARA EMİRİ
Şüphelilerden Ali D’nin Çubuk’taki evinde, DEAŞ’ın “Konstantiniyye” adlı dergisinin bulunduğuna yer verilen iddianamede, şüphelilerden Ahmet D’nin DEAŞ’ın sözde “Ankara emiri” olduğu, “Ebu Eslem” kod adını kullandığı, evindeki aramada örgütün sözde bayraklarının yer aldığı 2 davetiye kartı bulunduğu bildirildi.
Şüpheli Abdulkerim A’nın adresinde, çatışma bölgesinde teröristlerle çektirdiği fotoğrafın ele geçirildiğine yer verilen iddianamede, şüpheli Mustafa S’nin ikametinde DEAŞ terör örgütünün sancağı olarak kullanılan siyah zemin üzerine Arapça yazılar ve yasaklı kitaplar bulunduğu, Burak G’nin ise beyanında “Diyanet imamlarının arkasında namaz kılmadığını” bildirdiği kaydedildi.
İddianamede Ankara’da avukatlık yapan şüpheli Alper A’nın adreslerinde, Türkiye’nin birçok ilinde DEAŞ ile El Kaide silahlı terör örgütüne üye oldukları iddiasıyla haklarında işlem yapılan kişilere ait soruşturma evraklarının bulunduğu kaydedilerek, Alper A’nın, “vekalet ilişkisi dışında, DEAŞ terör örgütüne müzahir şahısların avukatlığını ve hukuki işlerinin takibini yaptığı” belirtildi.
Şüphelinin “DEAŞ bünyesinde Ankara’da yoğun faaliyette bulunduğu” savunulan iddianamede, Alper A’nın, örgüt mensuplarıyla irtibatlarını mail yoluyla ve kod isimlerini kullanarak gerçekleştirdiği kaydedildi.
Alper A’nın telefonunda yapılan inceleme sonucunda, “Ebu Erva” kod adını kullandığının anlaşıldığı, DEAŞ’ın çatışma bölgeleriyle irtibatlı olan Murat G’in Ankara grubu içerisinde bir dönem sorumlu düzeyde faaliyet yürüttüğü ancak görüş ayrılıkları nedeniyle bu gruptan ayrıldığı ifade edildi.
Kaynak: Milliyet