Paralel yapı “en geniş katılımlı silahlı örgütlenme” olarak nitelenirken, “TSK bile 2006’da başlayan asimetrik, psikolojik harekatlara dayanamayıp pes etmek zorunda kaldı” deniliyor.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması’na yönelik (FETÖ/PDY) çatı iddianameyi tamamladı. 73 şüpheli hakkında hazırlanan ve 12 bölümden oluşan 666 sayfalık iddianame, devletin nasıl devasa bir terör örgütünün tehdidi altında olduğunu ortaya koydu. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen iddianamede şüphelilere, ‘silahlı terör örgütü kurmak-yönetmek, darbeye teşebbüs, siyasi ve askeri casusluk, resmi belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık, kişisel verileri kaydetmek’ gibi onlarca suçlama yöneltilirken, zanlıların her biri için 2’şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 65’er yıl süreli hapis cezası istendi. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nden bir alıntı ile başlatılan iddianamede, “Devletin, gizli bir örgütün eline geçmesini acziyet içinde seyretmesi beklenemez” denildi.
YURTDIŞINDA KURGULANDI
Erzurum’da büyümüş yarım ilkokul mezunu bir vaiz olan Fetullah Gülen’in, sayıları binleri bulan kuruluşu yönlendirmesinin güç olduğuna işaret edilen iddianamede, “Örgüt, din kisvesi ile gizli çıkar örgütleri üzerinden Türkiye ve İslam toplumlarını içinden dönüştürmek için yurtdışında kurgulanmış bir yapıdır. Türkiye ve İslam’ı yeniden biçimlendirmek için kurgulanmış toplumsal, politik mühendislik projesidir” denildi. İnzivaya çekilen bir din adamı olduğu iddia edilen Gülen’in neden bir İslam memleketinde değil de Amerika’da uzun süre yaşadığını açıklayamadığı kaydedilirken, Gülen’in, ABD’de CIA tarafından korunduğu belirtildi. İddianamede, “Gülen ve örgütünün ABD’nin emrinde olduğu ve CIA tarafından kullanıldığı çok açıktır” ifadesine yer verildi.
DARBELERDEN BESLENDİ
Paralel örgütlenmenin temellerinin şüpheli Fetullah Gülen tarafından, İzmir’de 1966 yılında atıldığına işaret edilirken, cemaatin örgüt olarak gelişiminin temelde 3 aşamada incelenebileceğine atıf yapıldı. İlk aşamanın, 12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar süren ‘Işık Evleri’ ve dershaneler üzerinden yürütülen ‘sızarak kadrolaşma’ hareketi olduğu kaydedildi. İkinci aşama olarak ise 12 Eylül 1980 askeri darbesinden hemen sonra Türkiye’de serbest pazar ekonomisine geçilmesi, liberal politikaların uygulanması ile ‘liberalizme uygun hoca’ profili olarak Gülen ve cemaatinin kendini gösterdiği ifade edildi. Cemaatin, ‘korkunç bir dev’e dönüşmesi ve terörizme giden üçüncü aşamasının ise 28 Şubat 1997 post-modern darbesinden sonra olduğu belirtildi. Bu evrede Fetullah Gülen’in yurtdışına kaçtığı vurgulanırken, cemaatin söyleminin değiştiği, evrensel ifadelerin kullanılmaya başlandığına dikkat çekildi.
ÖRGÜTLENME 2007’DE TAMAM
Üçüncü aşamayla birlikte örgütün kamu kurumlarında ‘kitlesel kadrolaşması’nın tamamlandığı, birer birer devlet kuruluşları, idareleri ve stratejik kurumları ‘ele geçirip haricen yönetmeye’ başlandığı belirtildi. Bu aşamadan sonra örgütün ‘Herkül’ gibi güçlendiği kaydedildi. ‘Devleti kurnazlıkla, yavaş yavaş, fark ettirmeden, sinsice ele geçirmek’ istediği belirtilen Gülen’in lideri olduğu FETÖ’nün muhtemel askeri müdahalede kadrolarının ezilmemesi için 2003-2007 yılları arasında pasif durumda kaldığı, 2007’den sonra ise örgütlenmesini tamamladığı vurgulandı. Bu aşamadan sonra ‘operasyon hünerini ortaya koyduğu’ kaydedilen örgütün 2010 Anayasa değişikliğiyle devlet içinde çok ileri bir noktaya geldiği, kendini devletin tek fiili hakimi olarak görmeye başladığı ifade edildi. Bu durumun ise 17 Aralık 2013 gününe kadar devam ettiği belirtildi.
EN GENİŞ KATILIMLISI
İddianamede, FETÖ’nün demokratik hukuk devletinin özelliklerini ortadan kaldırmak amacıyla kurulmuş en geniş ve en büyük katılımlı silahlı terör örgütlenmesi olduğu vurgulandı. FETÖ’nün ayrıca, amaçlarını gerçekleştirmek için silahlı terör örgütlerini kullanabilen-kiralayan, devletin silahlı unsurlarını emelleri için kullanabilen, devlet kademelerindeki silahlı güçler aracılığıyla operasyonel sonuçlar elde edebilen bir örgütlenme olduğuna işaret edildi.
TSK PES ETTİ
Paralel örgütün, 2006’dan itibaren başlayan asimetrik, psikolojik harekatlarına Türk Silahlı Kuvvetleri’nin dayanamayıp pes etmek zorunda kaldığını belirten Ankara Savcılığı, kurulan kumpas ve cemaat baskısının, ‘askeri vesayeti kırıyoruz, darbeleri önlüyoruz’ algısıyla gölgelendiğine dikkat çekti. TSK içerisindeki FETÖ yapılanmasının endişe verici boyutlara ulaştığına dikkat çekilen iddianamede, önemli oranda örgüt mensubu kurmay subayın bulunduğuna işaret edildi. Örgütün Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi soruşturmalarda hedef aldığı kişilerin hayatlarını kararttığı, onları yaşayan ölülere çevirdiği kaydedildi.
Haber7