
FETÖ Terör Örgütü lideri Fetullah Gülen 2015 yılında Medeniyet Vakfı Genel Başkan Yardımcısı Kazım Sağlam ile yaptığımız röportajda, örgüt mensupları için yapılan “bebek yüzlü katiller” benzetmesinden ötürü hakkımızda dava açmıştı.
Fetullah Gülen Örgütü’nün Risale-i Nur’dan saptığı, Türkiye’de iktidarı yönetmek gibi amaçları olduğu ve bebek yüzlü katiller gibi maskelerinin düştüğü vurgulanmıştı. Röportajda örgüte yönelik suçlamalar bugün bir bir gün yüzüne çıktı.
Röportajın yayınlanmasının ardından, 15 Temmuz 2016 günü Türkiye’de darbe teşebbüsünde bulunarak yüzlerce insanımızı katleden ve binlerce insanımızı yaralayan, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının canlarına gaspeden terörist örgüt FETÖ’nün Lideri Fetullah Gülen, kişilik haklarının ihlal edildiği ve kendisine hakaret edildiği gerekçesiyle avukatı Nurullah Albayrak vasıtasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuş, savcılığın kovuşturmaya yer olmadığına dair kararına yapılan itiraz ise Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/5/2014 tarihli ve 2014/1207 Değişik İş sayılı kararıyla reddedilmişti.
Sonrasında Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunan Gülen’in bu başvurusu da kabul edilmemişti.
İşte 17 Şubat 2014 Tarihi’nde yayınlanan o röportaj…
17 Aralık operasyonu ile devlet içerisinde paralel bir yapı kuran Gülen grubunun yapısı merak konusu oldu.
Örgütlenme biçimi, sermayesi, medya gücü, etkinliği, dış bağlantıları ve tüm yönleriyle Fethullah Gülen grubunu Medeniyet Vakfı Genel Başkan Yardımcısı, yazar Kazım Sağlam ile konuştuk.
Gülen cemaatinin de Yahudiler gibi mağduriyet edebiyatı yaparak kendilerine bir alan açtığını söyleyen Kazım Sağlam, Yahudiler soykırım üzerinden mağduriyet edebiyatı yaparak kendilerine bir alan açtılar. Benzerini Gülen hareketi de yaptı. Onların da masumiyeti bitti, yumuşak yüzlerinin altından canavar tarafları açığa çıktı. Tıpkı bebek yüzlü katiller gibi maskeleri düştü. dedi.
İşte Kazım Sağlam ile gerçekleştirdiğimiz o söyleşi:
Gülen hareketinin geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gülen cemaati, daha doğrusu örgütü, -bu saatten sonra cemaat kelimesini de kullanmak istemem- kendilerini Risale-i Nurdan geldiklerini söylüyorlar ama bugün geldiği yer itibariyle Risale-i Nurdan kopmuş bir hareket. Sosyolojik olarak belki bir cemaat tabiri kullanılabilir ama yaptıkları iş, son zamanlarda takındıkları tavır, cemaati aşan bir tavır, onu zedeleyen bir tavır. Risale-i Nurun da gidişatına hiç uymayan bir tarz. Risale-i Nur genel olarak müspet tarafları olan bir hareket.
Her şeyde müspet görünmeye çalışan, müspeti savunan bir hareket bir tarz, fakat bugün gelinen nokta her şeyden şüphe duyan, müspetliği aşacak kadar bazı konularda aşırı giden bir vakıayla karşı karşıyayız. Said Nursinin ötekisi alenî İslam düşmanı olan bir hareket idi. Gülen yapılanmasının farklı olduğunu görüyoruz. Bu yönüyle Risale-i Nur camiasının da kendi geçmişlerine, o geleneğe sahip çıkmaları lazım. Aksi takdirde Risale-i Nurun cem-i cümlesi töhmet altında kalacaktır.
RİSALE-İ NURDAN SAPTILAR
Said Nursi ile Fethullah Gülenin düşünce ve duruşunun birbirinden ayrıldığı noktalar neler?
Şimdi, Said Nursi, Allah rahmet eylesin, 1. Cihan harbinde savaşa katılmış, Teşkilat-ı Mahsusaya girmiş, ehl-i İslama saldıran emperyalistlere karşı mücadele etmiş bir din büyüğü. Ama bugün kendisini ona nispet eden Gülen hareketi emperyalistlerle iş tutar hale geldi. Bu yönüyle de Risale-i Nurdan sapmıştır. Dolayısıyla bu saatten sonra Nurculuk ya da Risale-i Nur demektense, Gülen hareketi demek daha doğru olur.
En hafif tabiriyle böyledir. İkinci bir şey, Gülen hareketini birtakım sınıflandırmalara tabi tutuyorum.
ARAZİDE OLANLAR EHL-İ İMANDIR
Nasıl bir sınıflandırma?
Sahad, arazide olanlar ehl-i imandır, ehl-i İslamdır, ehl-i kıbledir, hizmet edenler, Allah rızası için çalışan, koşturan, fedakarlık yapan, halisane koşturanlardır
KENDİNE HİZMET EDEN TABAKA
İkinci sınıf zengin tabaka Ticaret yapıyorlar veya bürokraside üst düzey makam mevkii sahipler. Onlar her ne kadar hizmet ehli gibi görünseler de kendilerine hizmet ettiklerini düşünüyorum. Makam-mevkiilerini yükseltirler, uluslararası ticareti sürdürürler, burada da cemaatin sırtından geçinirler. Ticaret yapıyor, imalat yapıyor, yurtdışına açılıyor, cemaatin tabanında çalışan samimi insanların sırtına, omuzlarına basarak yükseliyorlar.
CEMAATİN KURMAYLARI
Üçüncü sınıf, onlar da cemaatin kurmaylarıdır, ama yerli kurmaylar. Bunlar da uluslararası kurum ve kuruluşlarla irtibat kuruyorlar. Bunlar da Gülenin etrafında ikinci halkadır. Dünyada ve Türkiyede olup bitenlerin farkındalar. Son olan olaylarda da Fethullah Gülen hareketinin nereye evirildiğini de biliyorlar. Bir kısmı, yani kökü bu topraklarda olanlar bu durumdan rahatsız. Ama iki taraflı iş tutanlar memnun.
SON OLAYLARI İDARE EDENLER
Çatışmayı onların körüklediği söyleyebilir miyiz?
Bir kısmı bunun içinde, bir de bizim bilemediğimiz, eserlerinden/yaptıklarından çıkardığımız görülmeyen bir sınıf daha var. Bunlar yerli de olsa yabancı gibidirler. Bir de bu topraklara buraya ait olmayan insanların da olduğuna inanıyorum. Kimdir derseniz bilemem, ama yapıp edilenlere bakılırsa böyle bir tabaka var ve onların önüne bir sis perdesi çekilmiş. Bu saydığım Türkiyeye ait insanlar onların önüne bir perde çekmişler ve esas son olayları idare edenler de onlardır. Onlar da görünmüyorlar.
Cemaatin kendisi ne kadar şeffaf peki?
Kendileri, istihbarat örgütünün şeffaf olmasını isteyecek kadar şeffaflıktan, görünürlükten, hesap vermekten yana olduklarını söylerken, sır küpü gibi ne yapıyorlar, gelir kaynakları nereden geliyor, ne kadar geliyor kimse bilmez, idare şekli nasıl çalışıyor, başlarında kim var, bilinmez. Bu kadar bilinmezlik içinde katman katman kendini gizleyen bir yapılanmanın şeffaflık istemesi çok akıl işi değil. İkinci bir şey, tenkit ettikleri, şeffaf değil dedikleri yetkililer diyelim hükümet ve kurumları- bunlar göz önünde olan kurumlardır.
HESAP VERMEZ BİR ÖRGÜTLENME İÇİNDELER
Ak Parti ve Başbakanın yeri belli, konumu belli. Bugün yolsuzlukla üzerine gidiliyor. Diyelim yolsuzluk yaptılar, bugün örterler fakat yarın illa ki hesap verirler. Millet bunu görürse seçim günü hesabını mutlaka alır. Nitekim Allah indinde de hesap vereceğiz. Fethullah Gülen de verecek bizler de. Ama bu tenkit ettikleri grup hesap verebilir bir durumdayken kendileri hesap vermez bir yapılanma ve örgütlenme içindeler. Her yerde hem varlar, hem yoklar. Dolayısıyla mesuliyetleri yok fakat yetkileri çok bir durumdalar. Bu da Allahın adaletine terstir.
Yani senin yetkin çoksa, mesuliyetinin de olması gerekiyor. Bu şekilde siz başkasını köle gibi kullanıyorsunuz demektir. Şuan Fethullah Gülenin hükümetten istediği de budur; tüm mesuliyetleri sen üstlen, ama kaymağını ben yiyeyim, yetkilerim sonsuz olsun.
Kavganın temel unsuru bu mu?
Unsurlardan biri budur. Bir de Türkiyenin siyasi yapılanması, devletin en azından hükümetin siyasetinin değiştiğini de düşünüyorum. Türkiye makas değiştiriyor. 90 yıldır cumhuriyetin kuruluşundan bu yana uluslararası sistem içindeki yeri, kendi içine kapanması idi. Ülke bunları yavaş yavaş aşıyor bu da birilerini korkutuyor.
Çözüm sürecine de bu sebeplerden dolayı engel olmaya çalıştıklarını söyleyebilir miyiz?
Evet. Biri Kürt sorununun çözüme kavuşturuluyor olmasıdır, diğeri de kendi kabuğundan dışarı çıkması. Türkiye Cumhuriyetinin tarihi boyunca iki kadim meselesi vardı bu topraklarda. Birincisi Müslümanlarla sistemin sıkıntısı diğeri ise Kürtlerle sistemin sıkıntısıdır. Şuanda hükümetin aldığı tedbirler yüzde yüz olmasa da Müslümanlar sistem içinde artık zenci muamelesi görmemeye başladılar. Böyle olunca da bu laik-Müslüman gerilimi problem olmaktan çıktı. Uluslararası sistem bu problemi kaşıyamaz hale geldi.
İkinci mesele, Kürtlük meselesi, Kürtleri Türkleştirmek istediler bir sürü plan, program yaptılar tutmadı. Fıtratı değiştiremezsiniz, herkesin dili var örfü var âdeti var, geleneği var. Bu gözünü kapatmak gibi olur. Bu dönemde Ak Parti gözünü kapatmadı, olayları görmeye çalıştı, bundan rahatsız oldular. Fethullah Gülen de bundan, yani çözüm sürecinden rahatsız oldu.
28 ŞUBATTA GÜLENİN ÖNÜ AÇILDI
28 Şubat sürecini de Fethullah Gülen destekledi. Bunu anlamıyordum ama şimdi çok daha iyi anlıyorum. 28 Şubatta Fethullah Gülenin dışındaki bütün dindarlar başta imam-hatip nesli olmak üzere geri plana itildiler. Devlet kademelerinden kovuldular, toplumdan tecrit edildiler, bir nevi vebalı gibi görüldüler. Arada bir boşluk oldu, 10-15 sene gibi. O boşluğu Fethullah Gülen doldurdu. Dolayısıyla 28 Şubatta sanki bir el, Fethullah Gülenin önünü açmak için çalıştı. Bu kanaate vardım.
AHLAKLARI SIZINTIDIR
Kendilerini sürekli gizlediler. Gizlilik zaten Fethullah Gülenin özel emridir. Bu yapılanma da böyledir, itikadını bile gizler. Bu şekilde her yere sızdılar, ahlakları sızıntıdır. Bu ahlakları gereği çeşitli yerlere sirayet ettiler.
Son olarak onu ve uluslararası ilişkileri de rahatsız eden Türkiyenin kabuğundan çıkmasıdır. Zenginlerimiz artık yurtdışına açıldı, kendi kimliklerini sahiplenerek gidiyorlar. Tüm dünyamız sadece Avrupa değil, artık batıya ilave olarak Afrikadır, Asyadır, tüm İslam dünyasıdır. Buralara açılınca, tüccar gider ticaret yapar, öğrenci gider kültür alışverişi olur, uluslararası siyasi ilişkiler, devlet ilişkileri sıklaşır. Böylece ne olur, aslında farkında olmadan bir ümmet temeli de atılır.
Bu uluslararası sistemi de rahatsız etti, Fethullah Güleni de. Gülenin ötekisi, hasmı sadece Türkiyedeki Ak Parti ve onun dışındaki İslami yapılanmalar değil uluslararası olarak İhvan-ı Müslime karşı bir tavrı var, cemaat-i İslamiye karşı da bir duruşu var, Şiaya karşı da bir duruşu var, Suud selefilerine karşı da bir duruşu var. Sadece kendi bakış açısına odaklı, onun dışındaki herkes ve her çalışma, onlara göre reddedilmesi gereken anlayış ve mücadele tarzıdır. Bu da uluslararası sistemin planıyla örtüşmektedir.
Uluslararası sistem istediği için mi böyle davranıyorlar yoksa böyle davrandıkları için mi sistem onları kullanıyor?
Onu kestiremeyiz, dışarıdan bakınca görülen tablo bu. Dış dünyaya açılınca bir ortak siyaset de arkasından gelmeli. Şunu demek istiyorum, diyelim Mursi iktidarda kalsa ve İhvan-ı Müslim Mısırda devam etseydi, Tunus-Fas-Libya-Mısır-Ürdün-Suriye-Türkiye ortak bir siyasi tavır takınmış olsalardı dünyadaki emperyalistlerin, en başta İsrailin işine gelmezdi. Avrupa birliğinin de işine gelmezdi. Amerikanın da, dolayısıyla Fethullah Gülenin de işine gelmezdi.
Yani kendi adına mı bu tür oluşumlara karşı çıkıyor yoksa onların adına mı, onu kestiremiyorum ama fotoğrafı görüyorum. Sisiyi destekleyen Nur hareketiyle yaptıkları aynı şeydir. Ama orada bir Sisi var burada yok. Burada da bulsalar herhalde aynı şeyi Türkiyede de yapacaklar.
İSLAMİ DAMARDAN RAHATSIZ OLDULAR
AK Partiye karşı olan yapıları desteklemelerini de bununla açıklayabilir miyiz?
Benim görebildiğim kadarıyla Fethullah Gülen hareketi yeni böyle
bir arayış içinde değildir. Yine sınıflandırmayı kullanarak üst tabakayı kastediyorum. Bu hareket bir kere Türkiyedeki İslami damardan her zaman rahatsız olmuştur. Milli Görüş hareketine Fethullah Gülenin tüm vaazları karşıdır. Daha sonra Turgut Özal ile biraz yakınlaşmıştır fakat sonra ses kayıtları vs. ortaya çıkınca orada da bir rest çekmişti Özala. Özal da geri adım atmıştı. Refah Partisine de karşıydı. Şimdi AK Partiyle bir süre iyi oldu daha sonra bozuldu. Bu gösteriyor ki Fethullah Gülen hareketi gerek siyaseten gerek iktisaden gerek sosyal açıdan daha İslami olan şeylerden kaçıyor.
ONLARIN HOŞGÖRÜSÜ BİZİM MAHALLEYE GELMEZ
Müslümanlık ona göre ona aittir, onun dışındaki her şey bozuktur, yanlıştır. Dolayısıyla bunun yolu da başkasıyla/ İslami olmayan yapılanmalarla iş tutmaktır. Onların hoşgörüsü bizim mahalleye uğramaz. Kim İslamdan ne kadar uzaksa, onun hoşgörüsüne o kadar yakındır.
Sıralarsak Yahudi, Hıristiyan, Türkiyede Kemalist-laiklere hoşgörüsü daha fazladır. Namaz kılan, siyaseten Müslümanlık gütmeye çalışanlara karşıdır. Bu nedenle AK Partiye karşı CHPyi desteklemesi çok şaşırtıcı değildir. Bu ilişki, bilhassa Sarıgülle diyalogları yeni değil. Yıllardır devam ediyordu. Bunun içinde Mesut Yılmaz da var Aydın Doğan da var.
İSLAMİ DEĞERLERİ YOK EDEREK SAHNEYE İNDİ
Bir de bu Fethullah Gülenin son hamlesi, karşı taraf her kimse ağır toplarını piyasaya sürdü. Gezi parkında en baba adamlar sahneye indi. O güne kadar Koçu sahnede görmüyorduk, hepsi sahaya indi. Gülen de artık piyon kullanmıyor direk kendi sahneye indi. Sahneye inince de bütün İslami değerleri yok ederek sahneye indi. Çok af edersiniz mahreme indi, pornoculuk yaptı, Allahın ve Resulünün uygun görmediği işlerle, yöntemlerle bazı dosyalar elde etti. Elde edemediği zaman uydurdu, montaj yaptı. Manevi yönüyle peygamberi kullandı, Peygambere tweet attırdı, Peygamberi türkü dinlemeye götürdü.
Ben kendim olarak o yerde türkü dinlemeyi kendime yediremezdim ama onlar bunu peygambere yakıştırdı. Yetmedi en son peygamberi dizide oynattılar, bu ne oluyor şimdi? Bu nefret, bu kin, bu düşmanlık nedir? Elinden gelse diyecek ki Allah geldi, AK Partiye düşman olun dedi.
ELİNDEKİ İPLERİ KAÇIRDI
En sonunda medyaya yansıdı, siz bu kadar beddua ediyorsunuz fakat halisane beddua etmiyorsunuz, Tayyip de ölmüyor. Bir yandan anlamakta zorlanıyorum bir yandan da zorlanmıyorum. Fethullah Gülen kendisi elindeki iplerle hareket etmiyor. Elindeki ipleri kaçırmış, esir düşmüş ve bunu kabullenmiş. Esir durumundan kurtulması gerekiyor, bunu isterse onu kurtarırız, onu buraya alıp güvenlikli bir yere de koyarız.
BİR İNSAN ÜLKESİNE BU KADAR HAKARET EDEMEZ
Türkiyeye dönmeme nedeni nedir sizce?
Gelsin memleketine. Burası onun memleketi, orada ülkeden Türkiyeden götürülen toprağı öpüyor ama beri tarafta da Türkiyeyi emperyalistlerle beraber öpüyor. Bir adamın kendi ülkesi aleyhinde bu kadar çalışmasını anlamlandırmakta gerçekten zorlanıyorum. Haşa, Müslümanlığı, dini, bir tarafa bıraksak bile insan kendi ülkesine bu kadar hakaret edemez. Herhalde AK Partiyi bitirebilirse bir muzaffer olarak ülkeye dönecek.
KENDİ KUYULARINI KAZIYORLAR
Fethullah Gülen taraftarlarının bir de şunu bilmeleri lazım AK Partiyi düşürürlerse- ki inşallah düşüremezler- bilsinler ki yeni gelecek idare şu anki rahatlığı onlara veremeyecek. Hatta ilk önce onların üzerine gidecektir. Kendi kuyularını kazıyorlar bunun farkında değiller. Artık itidalliklerini de kaybettiler.
Son kayıtlardan sonra Hz. Peygambere yapılan bu hakaret ve saygısızlıktan sonra eğer o mensupları hâlâ kendilerine soru sormayıp ayıkmıyorsa bu çok berbat bir şey. Ne zaman ki daha büyük bir belayla karşılaşacaklar, o zaman ayılacaklar. Bir kısmı efsunlanmış gibi Ama inşallah kısa zamanda uykudan uyanırlar.
GÜLENİN KULLANIM SÜRESİ DOLDU
Peki tabanın bu yapılanlara karşı tavrı ne olacak?
Bence hâlâ birtakım yalanlarla güçlü olduklarını, yakın zamanda hükümeti düşüreceklerine inanıyorlar. Mehdi inancı ile gelecek vaatleri sunuyorlar, şu tarihte mehdi gelecek, kendini halife ilan edecek vs. Bunları iddia ederlerse de artık kaybederler. Fethullah Gülenin artık kullanım süresi doldu, bitti. Onun miladı 30 Marttır. 30 Martta AK Parti yerel seçimden güçlenerek çıkarsa bunlar büyük bir mevzi kaybederler.
SUİKAST GELEBİLİR!
AK Parti birkaç puan düşerse daha başka taktikler sahneye koyarlar. Bu son uzun adamla ilgili söylediklerini de katarsak, bir suikast de gelebilir. Çünkü fena halde kendi adamlarını inandırmışlar. Gerçi kendi aralarında konuşup yazarken baktığımız zaman astronomik rakamlarla da seçimi kazanırsanız size bu ülkeyi idare ettirmeyiz diyorlar.
Ali Bulaç bir yazısında (o psikolojiyi anlamak için söylüyorum) Siz Kürtlerle anlaşarak dünyada siyaset güdemezsiniz, ikinizi de döverler diyor. Sonra sayıyor, Amerika karşı, Avrupa Birliği karşı, Suriye karşı, İran karşı, dolayısıyla hükümet meşruiyetini kaybetti.
Bulaça göre meşruiyet kaynağı Amerika, Avrupa, Suriye, İran mı?
Meşruiyet algısına bakar mısınız, meşruiyet Türkiye değil, halk değil, sandık değil, İslami ahlak değil ve edep değil. Meşruiyet kaynağı İsraildir, Amerikadır ve çok uluslu şirketlerdir.
Peki böyle bir mantıkla bakarken, şunu göremiyorlar; iki kutuplu dünya bitti, global bir dünya var. Global dünyanın ve ümmetin ayakta kalmasını sağlayacak olan da İslam birliği ve ümmetidir. Bu birliğin bir unsuru da Kürtler ve Türklerdir. Hem ümmetten dem vuracaksınız hem de Kürt- Türk kardeşliğinden rahatsızlık duyacaksınız bu ne yaman çelişki.
ÜMMET ORTAK HAREKET EDECEK
Kim ne derse desin, ne kadar zorlaştırılırsa zorlaştırılsın bu ümmet ortak hareket etmek durumunda kalacaktır. Ama Fethullah Gülen bunu görmüyor, onlar hâlâ iki kutuplu dünya olduğunu düşünüyor, o bitti. Amerika, AB, çok uluslu şirketler, Siyonist lobi, Türkiyeyi yıpratmaya çalışıyor. Bu da mümkün değil, biliniyor ki Türkiyesiz ne Ortadoğu şekillenir ne Türki Cumhuriyetler ayakta kalabilir ne Balkanlar ne de Kafkaslarda kimse ayakta kalabilir.
Türkiye kendi kabuğunu kırmış, uluslararasına açılmış ve buna göre de kendi altyapısını oluşturuyor. İstihbaratını, zenginlerini kendine göre örgütleyip eğitiyor, diplomasisini buna göre kuruyor. Bu arayış, nasıl Libyasından Mısırına her yerde sürüyorsa gün gelir hep birlikte hareket de ederiz. Fethullah Gülen bu hareketin önünü kesmek için yeni bir din, yeni bir İslam anlayışı öne sürüyor. Gülen hareketinin amacının ne olduğunu da herkes görmeye başladı.
İHANETİ BU KADAR TAHMİN EDİLEMEDİ
AK Parti içinde Fethullah Gülene biat edenler dışında hiçbir milletvekili eskisi kadar o ekibe sıcak bakmaz. Çünkü kimse onların bu kadar ihanet edeceğini tahmin etmezdi. Artık soğuk bakacaklardır. Bunu ben neye benzetiyorum, Yahudilerin soykırım üzerinden mağduriyet edebiyatı yaparak kendilerine bir alan açtılar. İsrail devleti kurulunca Hitlerin yaptıklarından daha kötüsünü kendileri yaptılar ve dünya içinde tüm masumiyetleri ortadan kalktı.
BEBEK YÜZLÜ KATİLLLER
Aynı şekilde Gülen hareketinin de masumiyeti bitti, yumuşak yüzlerinin altından canavar tarafları açığa çıktı. Tıpkı bebek yüzlü katiller gibi maskeleri düştü. Bundan sonra da o iş gitmez, Allahın izniyle Türkiyenin önünü kesemezler. Tarih, kader-i ilahi, bu ülkenin İslam dünyasının da kendine gelip tekrar bir sıçrama yapmasını bize lütfettiği, kazandırdığı, dayattığı, tabi bunun bize getireceği mesuliyetler de var bunun farkındayız, İslam dünyası; istense de istenmese de bir araya gelecek, bunda da Türkiyenin rolü büyüktür.
Türkiye insanı ümmetçidir. Ümmetin tüm değerlerini biz muhafaza ederiz. Selefilerle de oturup kalkarız, Şiilerle de oturup kalkarız, İhvanla da ahbap olur dost oluruz. Ama bir Şii bir Selefi ile oturmaz, dünya da bunu görüyor. İsteseler de istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.
Kaynak: Haber10

