FETÖ’nün Türksat’ta bıraktığı deliller

26 Temmuz 2016

FETÖ’nün Türksat’ta bıraktığı deliller

Mehmet Acet bugünkü yazısında 15 Temmuz hain darbe girişimi esnasında Türksat’ta neler olup bittiğini kaleme aldı. Darbeci hainlerin o gün Türksat’ı ele geçirmek için FETÖ’cülerin eski kanal çalışanlarını çağırdığı ortaya çıktı.

DARBEDEKİ FETÖ İZLERİ

Bu yazıda sizlere 15 Temmuz’da Türksat’ta neler olup bittiğini anlatacağım.

Meselenin iki boyutu var.

Birincisi, o korkunç gecede orada yaşananlar ve darbedeki FETÖ izlerinden oluşuyor.

İkincisi ise, aynı örgüt tarafından güzelim dinimizin nasıl bir itikadi sapkınlığa alet edildiğine dair bir örnek.

TÜRKSAT’TAKİ DARBE GERİ PÜSKÜRTÜLMEMİŞ OLSAYDI

Türksat’taki darbe girişimi püskürtülmemiş olsaydı, belki o gece bu girişimin seyri başka türlü ilerleyecekti.

HALK BİLGİ ALAMAYACAKTI

Oradaki personelin kahramanca direnişi olmasaydı, Türkiye genelinde yüzde 97’ye ulaşan bütün uydu yayınları kesilecek, halkın bilgi alma kanalları büyük ölçüde kapatılmış olacaktı.

Türksat’ın düşmemiş olması o yüzden çok değerli oldu.

HELİKOPTER GELİP ASKER İNDİRİYOR

Darbecilerin o akşam ilk olarak ele geçirmek istedikleri yerlerden biri burası idi.

Havada jetlerin alçak uçuş yaptığı, İstanbul’da köprülerin kesildiği sıralarda bir helikopter Türksat’ın bulunduğu kampüse iniş yaptı.

Halatlara tutunarak inen tam donanımlı askerler, bütün uydu yayınlarını kesmek için harekete geçti.

Türksat personeli bu talebi püskürtmek amacıyla, “bilgim yok”, “nasıl olduğunu bilmiyorum” gibi cümleler kurup o kritik saatlerde darbecileri oyalamayı başardı.

Bir ara bir kısım yerel televizyonların yayınlarının kesilmesi sağlandıysa da, ulusal kanalların uydudan indirilmesi mümkün olmadı.

İşte o sırada, çok dikkat çekici bir şey oldu.

FETÖCÜ MÜHENDİS VE BİLGİ İŞLEMCİLER TÜRKSAT’A ÇAĞRILDI

Darbeciler içerde yayınları susturmaya çalışırken, polis Türksat’ın önünü tutmuştu.

Bu arada polislerin bulunduğu Türksat nizamiyesinin önüne içeri girmek istediklerini söyleyen 4 sivil geldi.

SAMANYOLU ÇALIŞANLARI YAYINLARI KESMEK İÇİN GELDİLER

Bilgi işlem ve yayıncılık alanında uzman olan bu dört kişi, içerideki yayınları kesmek isteyen ama bunu beceremeyen askerler tarafından çağrılmıştı.

İşte bu dört kişinin kimlikleri çok dikkat çekiciydi.

Salih Mehmet Dağköy isimli birinci şahıs, Samanyolu televizyonunda uzun süre Bilgi İşlem Direktörü olarak çalışmış, son olarak Şifa Hastanesinde aynı işle görevlendirilmişti.

Birol Baki isimli ikincisi, yine aynı televizyon kanalında çalışmıştı.

Uzmanlık alanı da up link ve uydu yayıncılığı üzerine idi.

Burhan Güneş ve Aydın Yavuz isimli diğer ikisi ise, Tübitak’ta üst düzey görevlerde yer almış, FETÖ ile olan irtibatları nedeniyle bu kurumdan uzaklaşmış, ya da uzaklaştırılmışlardı.

Türksat girişini tutan polis, içeriden yayınları kesmek için çağrılan bu 4 kişiyi yakalayıp gözaltına aldı.

Şu an için elimizdeki bilgi, gözaltı işlemlerinin sürdüğü ya da, tutuklandıkları yönünde.

KATİL FETÖCÜ SUYU BESMELE ÇEKİP ÜÇ DEFADA İÇİYOR

Türksat’ta o akşama tanık olanlardan dinlediğim bir başka hikaye daha var.

O hikaye, meselenin İslami itikad kısmını ilgilendiriyor.

Ve çok ürkütücü.

Görevli olmadığı halde, o akşam çalıştığı kuruma koşup gelen, kendisinin de İmam Hatip mezunu olduğunu öğrendiğim Tesisler İşletme Müdürü Ahmet Özsoy, nizamiye girişinde aracının içinde vurulup şehit ediliyor.

Bir süre sonra, Özsoy’u katleden askerlerden biri yanındakilerden su getirmelerini istiyor.

Eline bardağı aldıktan sonra çömeliyor ve besmele çekip üç yudumda suyunu içiyor.

Bu hareket orada bir dalgalanmaya yol açıyor.

Türksat personelinden biri bu tutumu sorgulayan sözler sarf edince, cinayeti işleyen ya da ortak olan bu asker, (rütbelerini sökerek oraya geldikleri için subay ya da bir astsubay olduğu değerlendiriliyor) “Niye yadırgıyorsunuz ki, bu arkadaşınız şehit oldu. Biz de şehadet şerbetini içerek buraya geldik” cevabını veriyor.

İşte burası önemli.

Bir yanda Peygamberimizin bir sünnetini eksiksiz şekilde yerine getiren, aynı anda katlettiği kişinin de cennete gideceğine inanmış, bunu davasının bir parçası olarak gören sapkın bir kafa yapısı var karşımızda.

Buna Hasan Sabbah kafası da diyebilirsiniz, son nefesinde kelime-i şehadet getiren bir Müslümanın boğazını keserek cennete gideceğini düşünen bir DAİŞ kafası da.

Bunu bana anlatan tanıklarla kendi yorumumun birleştiği nokta şurası.

Muhtemel ki, darbe yapıp örgütün iktidarı ele geçirmesi hedefi kendilerine verilen bu adamlara, öldürdükleri kişilerin de kendi davalarının bir şehidi olacağı telkini yapılmış.

Ne kadar büyük bir bela ile karşı karşıya olduğumuzu görüyor musunuz?

Mehmet Acet bu satırları Yeni Şafak’taki köşesinde kaleme aldı.

Haber7

Anahtar Kelimeler:
, , , , ,