Akdeniz‘in uluslararası sularında Mavi Marmara gemisine düzenlenen saldırıya ilişkin, aralarında dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Aluf Gabiel Ashknazi’nin de yer aldığı 4 sanığın yargılandığı davanın düşürülmesine, sanıklar hakkındaki yakalama kararının kaldırılmasına ilişkin verilen hükmün gerekçeli kararı açıklandı
İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesince açıklanan gerekçeli kararda, davanın iddianamesi, savunmalar ve delillerle mahkemenin kısa kararına yer verildi.
Gerekçeli kararda, sanıklar hakkında açılmış olan kamu davasıyla ilgili yargılamanın devam edildiği sırada 28 Haziran 2016’da Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail devleti arasında tazminata ilişkin usul anlaşmasının imzalandığına dikkati çekildi. Mahkeme heyeti gerekçeli kararında, Anayasanın 91/1 maddesine atıfta bulunarak, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.” ibaresine de yer verdi.
“MİLLETLERARASI ANLAŞMALAR ESAS ALINIR”
Mahkeme heyetinin, temel hak ve özgürlükte çıkabilecek çelişkilerde uluslararası antlaşmaların esas alınacağını ifade ettiği kararında, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların benzer konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda ise milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır.” denildi.
Kararda, bu düzenlemeye göre usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş uluslararası anlaşmaların, “kanun hükmünde” olduğu vurgulandı. Heyet kararında, “son olarak uluslararası anlaşmalar ile kanunların çatışması halinde ‘özel kanun, genel kanun, önceki kanun’ gibi ilkelerin önemini yitirdiğine de gerekçesinde yer verdi.
Gerekçeli kararda, 28 Haziran 2016 tarihinde imzalanan ve konusu 31 Mayıs 2010 tarihinde yaşanan Mavi Marmara hadisesi olan, Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail devleti arasında tazminata ilişkin Usul Anlaşması’nın 4. maddesine atıf yapılarak, şöyle denildi:
”6743 sayılı yasa ile ‘onaylanması uygun bulunan’ sözleşme hükümleri doğrudan doğruya ‘kanun nitelikli’ iç hukuk normu özelliği kazanmış bulunmaktadır. Yine anayasal düzenlemeye göre bunlar hakkında anayasa aykırılık iddiası ile anayasa mahkemesine başvurulmasına olanak bulunmamaktadır. Sözleşmenin 4. maddesi ile Mavi Marmara olayı nedeniyle İsrail adına hareket edenler ve İsrail vatandaşları Türkiye’de yapılmış veya yapılacak her tülü cezai takipten muaf tutulmuştur.”
Suçları ve cezaları belirleme yetkisinin ve görevinin TBMM’ye ait olduğu vurgulanan kararda, bu çerçevede ceza sorumluluğundan muafiyet usul ve esaslarını belirleme yetki ve görevinin de TBMM’de olduğu belirtilerek, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması halinde düşme kararı verilmesinin zorunlu olduğu kaydedildi.
Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail devleti arasında imzalanan sözleşmenin yürürlüğe girmesinden sonra bir kısım katılanlar ve vekilleri tarafından verilen 27 Eylül ve 29 Eylül 2016 tarihli dilekçede;
“Anlaşmanın yürürlüğe girmesinden önce duruşma dört beş aylık sürelerle ertelenmekte iken yürürlük sonrasında çok kısa süreli erteleme yapıldığı, müşteki müdahil tarafından uzman görüşleri sunmak için süre istediği ve aldığı durumda verilen kısa sürenin adil yargılanma hakkını ihlal edici nitelikte olduğu, oturum sona erdiği halde 3 No’lu ara karara ilave yaptırıldığı, bu şekilde müdahil-müşteki tarafın elindeki savunma argümanlarının sunulmasının fiilen engellendiği, 3 No’lu ara kararına yapılan eklemenin mahkemece verilecek kararın söz konusu anlaşmanın yürürlüğüne göre şekil alacağının zımni beyanı, dolayısıyla ihsas-ı rey mahiyetinde olduğu” ileri sürülerek mahkeme heyetinin reddi talebinde bulunduğu belirtilen gerekçeli kararda, bu talebin yerinde olmadığına dair usulünce verilen kararın, aleyhteki itirazın reddi ile kesinleştiği kaydedildi.
REDDİ HAKİM TALEPLERİNİN İŞLEME KONULMAMA NEDENİ
Gerekçeli kararda, müteakip oturumlarda benzer gerekçelerle yapılan reddi hakim taleplerinin CMK’nın 27, 28 ve 30’uncu maddelerinde gösterilen hukuki sürecin her seferinde tekrarlanmasına yol açacağı ve bu durumun yargılamayı sonuçsuz bırakacağı gözetilerek, yargılamayı uzatmaya matuf ve hakkın kötüye kullanımı mahiyetinde olmaları nedeniyle işleme konulmadığı vurgulandı.
Gerekçeli kararın, dava şartı yönünden yapılan değerlendirme bölümünde ise şu ifadelere yer verildi:
”28 Haziran 2016 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail devleti arasında imzalanan ve TBMM tarafından 20 Ağustos 2016 tarih, 6743 sayılı yasa ile onaylanması uygun bulunan Tazminata İlişkin Usul Anlaşması’nın 4. maddesinde, ‘Her halükarda bu anlaşma, İsrail’in, İsrail adına hareket edenlerin ve İsrail vatandaşlarının Türkiye Cumhuriyeti ve Türk gerçek veya tüzel kişileri tarafından konvoy hadisesiyle ilgili olarak kendilerine yönelik doğrudan ya da dolaylı olarak Türkiye’de yapılmış veya yapılacak her türlü hukuki ya da cezai talebe ilişkin her türlü sorumluluktan muaf tutulmalarını sağlayacaktır” hükmünün görülmekte olan dava yönünden “yargılanamazlık koşulu” oluşturduğu, taraflar arasındaki anlaşma bozulmadıkça bu koşulun varlığını sürdüreceği ve yargılamaya engel teşkil edeceği, başka bir deyişle yargılama koşulunun gerçekleşmeyeceği anlaşılmış, CMK’nın 223/8. maddesi gereğince kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanısına varılmıştır.”
Mavi Marmara gemisine, Akdeniz’in uluslararası sularında düzenlenen saldırıya ilişkin, aralarında dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Aluf Gabiel Ashknazi’nin de yer aldığı 4 sanığın yargılandığı davanın 9 Aralık 2016 tarihinde yapılan son duruşmasında, “Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti arasındaki tazminata ilişkin usul anlaşmasının 4. maddesinin 2. cümlesi ile ‘Her halükarda bu anlaşma, İsrail’in, İsrail adına hareket edenlerin ve İsrail vatandaşlarının, Türkiye Cumhuriyeti veya Türk gerçek ve tüzel kişileri tarafından konvoy hadisesi ile ilgili olarak kendilerine yönelik doğrudan ya da dolaylı olarak Türkiye’de yapılmış ve yapılacak her türlü hukuki ya da cezai talebe ilişkin her türlü sorumluluktan muaf tutulmalarını sağlayacaktır’ hükmü dikkate alınarak kovuşturmaya engel şart getirildiği ve bu şartın gerçekleşmeyeceği anlaşıldığından” davanın düşürülmesine ve sanıklar hakkındaki yakalama kararının kaldırılmasına hükmedilmişti.