15 Temmuz gecesi darbe girişiminin önlenmesinde önemli pay sahibi olan özel televizyonlar, Türksat’ta darbecilere kahramanca direnen bir teknik personel sayesinde yayına devam etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TV ekranından cep telefonu vasıtasıyla canlı açıklama yaptığı saate kadar Türksat binasında FETÖ’nün darbeci askerlerini oyalamayı başaran Teknik Destek Uzmanı Asım Akkaya, o geceyi ifadesinde tüm detaylarıyla anlattı.
TRT’de bildirinin okunması esnasında yayının kesilmesi talimatıyla direniş psikolojisine girdiklerini ifade eden Akkaya, “Helikopterden açılan ateşte arkadaşlarımın şehit olduğunu düşünerek her şeyi göze aldım. Başıma silah dayayıp yayınları kesmemi istediler. Sadece yerel TV’leri kapattım. Ardından çanak antenlere gitmemiz gerektiğini söyleyerek binadan uzaklaşmalarını sağladım. Antenlerin bulunduğu bölümde 20 dakika kadar vakit geçirdim. Burada da yine bazı kabloları kestim ama yayınlara dokunmadım” dedi. Darbeciler Türksat’taki yayını kesmeyi başaramayınca Samanyolu TV’nin uzmanlarını getirdi. Bu teröristler, olay yerine 3 dakika önce gelen polislerce yakalandı. Darbeciler binaya döndüklerinde yaklaşık 1 saat sonra kendilerine gelen telefonla TV yayınlarının devam ettiğini anladığını, ve o an ölümle burun buruna geldiğini belirten Akkaya, yaşadıklarını şöyle anlattı:
MÜDÜR TALİMAT VERDİ
“O gece akşam nöbetini saat 8’de devraldım. Orası bize emanetti. E-devlet ve elektrik sistemi için birer arkadaşım nöbetçiydi. Biz saat 21.00 gibi çay içmek için buluştuğumuz esnada alçak uçuş yaparak üstümüzden helikopterler geçti. Helikopterin çevresinde yine alçaktan sessiz uçan birkaç hava aracı daha vardı. Işıklarını gördük. Muhtemelen görüntü alabilen insansız hava araçlarıydı. Helipkopterlerin önünden uçuyorlardı. 11 senedir oradayım, ilk defa bu kadar yakın uçuş gördüğüm için nizamiyeyi aradım. Ardından bir hareketlenme başladı. Haberlere bakarken köprünün kapatıldığını öğrendik. O esnada genel müdürümüz, güvenlikteki o an mesaide olmayan arkadaşlara binaya gelmeleri için talimat vermiş. Bilgi almak için nizamiyeye giderken TRT’deki bütün yayınlarının paketlerinin düştüğünü öğrendik.
TRT’Yİ KESTİK, HELİKOPTER GELDİ
5 dakika boyunca TRT yayınları kesildi. TRT ana kumandayı aradım ancak ulaşamadım. Kontrol istasyonumuz TRT yayınlarının geri geldiğini ve bildiri okunmaya başladığını söyledi. Genel Müdür Yardımcımız Halil Yeşilçimen, genel müdürün talimatıyla TRT yayınlarının acilen kesilmesini istedi.” “TRT 3 kanaldan geniş bir yayın yaptığı için yayını kesebilmek için çalışmaya başladık. Biraz önce Başbakan Binali Yıldırım’ın ‘kalkışma var’ dediğini duymuştuk. Müdürümüzün ‘TRT’yi kesin’ emri bizi biraz direniş psikolojisine soktu. TRT’yi kestik, bir süre sonra helikopter sesi duyduk. Dışarı çıktık, nizamiyeye inen helikopter her yere ateş etti, herkes bir yana dağıldı. Arka tarafta bir binaya saklandık. Toplam 12 kişiydik. Biz arkaya geçince helikopterden inen askerler içeri girmişler. Birkaç arkadaşımızı askerler yakalamış. Onları yalnız bırakmamak için biz de ortaya çıktık. O esnada genel müdür yardımcımızı yakaladıklarını ve diz çöktürdüklerini gördüm.”
“Askerler kendi aralarında konuşuyorlardı. ‘Aralarından bir tanesini vuralım, korksunlar’ diyordu biri. Sonra hepimizi içeriye oturttular. Komutanları ‘Buranın sorumlusu kim, bir daha sormayacağım’ diye bağırmaya başladı. ‘Birini vuralım’ tarzı konuşmaları da duyunca şöyle düşündük: Memleketten haberimiz yok ama bir talimat gelmiş bize, ‘TRT’yi kesin’ diye. Demek ki bir direniş var. O an kendi canımdan vazgeçtiğimi hissettim. ‘Benim’ dedim. O an ne yapacağımı bilmeden ayağa kalktım. O an tek düşündüğüm şey, helikopterden nizamiyedeki arkadaşlarıma ateş açılmış olmasıydı. Nizamiyede 10-15 arkadaşın şehit olduğunu düşündüm ve ‘bizi de eninde sonunda öldürecekler’ diye düşününce üzerime bir rahatlık çöktü.”
‘TÜM YAYINLARI KES’ DEDİ
“Başlarındaki komutan ‘TRT hariç tüm yayınları keseceksin’ dedi. Yerel kanalları uyduya çıkarken monitör ettiğimiz sistem bölümümüz var. 200 yerel kanaldan 80 tanesini sözkonusu odadan yayına çıkıyoruz. Aklıma bu oda geldi. Aralarında hiç ulusal yayın yoktu. Ben bunları kesersem ve hepsinin kesildiğini söylersem en azından o zamana kadar ya destek gelir dışardan yardım ulaşır. Ya da gittiği yere kadar gider dedim. Neticede oradan çıkamayacağımızı kabullenmiştik. ‘Tamam keseceğim’ dedim. Yerel kanal paketlerinden bir tanesinin anten çıkışını kestim. Ulusal kanalları izleyebildiğimiz monitörlere giden güç düğmesini kestim. Böylece tüm ekranlarda sinyal yok yazıcaktı. Tamamen kesilebilmesi için antenlere gitmem gerektiğini söyledim. Komutan iki askerle beni antene yolladı.”
SİLAHI ALNIMA DAYADI
“Anten odasını açtım, askerin bir tanesi ‘orda dur’ dedi. Silahı alnıma dayadı. ‘TRT hariç hepsini keseceksin, hiçbir tane kalmayacak, içinizden birini eninde sonunda vuracağım, bu sen olursun’ dedi. Ben de artık canımdan geçtiğim için o rahatlıkla ‘gidince göreceksin hepsi donmuş olacak’ dedim, başka hiçbir şey söylemedim. İstasyona girdik, oyalanarak yerel yayınları kestim. Diğer antene geçtik. O sırada 20’ye yakın ulusal kanala karşılık gelecek bir sistem oluştu elimde. Yerel kanalları kesince yaklaşık 20 tane monitör boşa çıkmış oldu. Rabbim bize öyle bir yardım etti ki, hem cevap verirken zorlanmadık hem de onların basiretlerini bağladı. Verdiğimiz cevaplara inandılar. Üstelemediler. Bu bizi rahatlattı. Antenden çıktıktan sonra trafonun yerini sordular. ‘Ben bilmiyorum tv yayıncısıyım’ dedim, ‘Aranızda elektrikçi var mı’ diye sordu. ‘Akşam mesaiden sonra elektrikçi olmaz, arıza olursa ekip gelir’ dedim. Aslında o sırada elektrikçi vardı. Kıbrıs yayınlarını kesmediğim aklıma geldi. Askerleri oyalamak için onları da kesmeyi düşünüyordum.”
BİR ASKER TV’Yİ AÇTI VE…
“Yayınların kesildiğini düşündükleri için biraz rahatladılar. Yayınlara bakmayı akıl edemiyorlardı. Artık grup beklemeye geçti. Yaklaşık bir saat sonra bekleme salonunda TV’yi açınca A Haber yayınını görmüşler. İçeri girdi asker. ‘Komutanım A Haber yayını kesmemiş’ dedi. Biz komutanla göz göze geldik. ‘Ayağa kalk’ dedi. Kalktım. O anda bir asker ‘halen devam eden yayınlar var’ dedi. ‘Kıbrıs’ta yayın yapan kanallar var’ dedi. ‘Onlar Kıbrıs üzerinden yayın yapıyor, onlara bir şey yapamayız’ dedim. Sonra birileriyle yazıştıktan sonra hepimizi ayağa kaldırdı ‘yürüyün’ dedi, sonra durdurup ‘yapmak zorundayım’ dedi. O anda hepimizi infaz edeceğini düşündük. ‘Size bağırmak zorundaydım’ dedi.”
O ASKERİ İNFAZ ETMİŞLER
“Darbeciler Türksat’tan minibüsle kaçtılar. Beni tuvalete götüren ve su veren askerin o minibüsün koltuğunda infaz edildiğini fotoğraflardan gördüm. 3 kere ateş etmişler alnından ve yanaklarından vurmuşlar. Arkadaşlarım da aynı asker olduğunu teyid etti. Yanımızda o askere ‘evlat’ diye hitap ediyorlardı. Muhtemelen askerliğini yapan bir erdi. Ondan kurtulmak için infaz etmiş olabilirler.”
SAMANYOLU EKİBİ GİREMEDİ
Asım Akkaya’nın ifadelerine göre Türksat’a ilk polis ekibi Gölbaşı’ndan geldi. Polis ekipleri çevrede helikopterler olduğunu, güvenlikçilerin tarandığını öğrenince ilçeye dönerek mühimmat almaya gitti. 40 dakika sonra geri döndüler. Polis ekipleri geldiklerinde Türksat dış nizamiyesinde kimseyi göremedi. Polislerden sadece 3-4 dakika sonra Samanyolu TV’den gönderilen sözde uzman kişilerin binaya geldiğini anlatan Akkaya, “Polis ekiplerine ‘bizi içerden çağırdılar, Türksat personeliyiz, acil girmemiz gerekiyor’ demişler. Polis kimlik sorunca telaşla dördü birden telefonlarına sarılmışlar ve içeriye ‘yakalandık’ diye haber vermişler” dedi.
KAYNAKYENİ ŞAFAK